• SENDİKACI İLE SENDİKA ARASINDA VEKALET AKDİNİN BULUNDUĞU


    YARGITAY
    9. HUKUK DAİRESİ
     
    Esas No.
    Karar No.
    Tarihi:
     2015/25708
    2015/31010
    03.11.2015
    İlgili Kanun / Madde

    6356 S.STSK/23

     
       
    • SENDİKACI İLE SENDİKA ARASINDA VEKALET AKDİNİN BULUNDUĞU
    • SENDİKA ŞUBE BAŞKANIN GÖREV SÜRESİNİN GENEL KURULUN TOPLANABİLECEĞİ SON SÜREYE GÖRE HESAPLANMASININ GEREKMESİ
      ÖZETİ  Öncelikle profesyonel sendika yöneticiliği yapan davacı ile davalı sendika arasında iş ilişkisi değil, vekalet ilişkisi bulunmaktadır. Uyuşmazlık dava tarihindeki 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’ndan doğduğu için iş mahkemesi görevlidir. Ancak uyuşmazlıkta Borçlar Kanunu’nun vekalet sözleşmesine hükümleri yanında Sendika Tüzük hükümleri uygulanacaktır.
                Davacının istek konusu yaptığı dönemde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 396 ve daha sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 512. Maddesine göre “Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür”. Bu hükme göre vekilin görevi dolmadan diğer taraf sözleşmeyi sona erdirirse vekilin görevinin bittiği tarihe kadar gerçekleşen zararı karşılanmalıdır.
    Davalı  Sendikanın Tüzüğünün 29. Maddesinde  açıkça “Sendika şubesinin  olağan genel kurulunun  en geç dört yılda bir ve herhalde Genel Kuruldan 3 ay önce toplanacağı  belirtilmiştir. Buna göre sendika şube başkanı olan davacının görevi bir sonraki genel kurulun yapılmasından 3 ay önce sona erecektir.  Davalı sendikanın 11. Olağan Genel Kurulu 08-09 Eylül 2007 tarihinde yapılmış ve davacı şube başkanı seçilmiştir. Bir sonraki 12. Olağan Genel Kurulu ise 05-06 Mart 2011 tarihinde yapılmıştır. Tüzük hükmü değerlendirildiğinde davacının görevi 05.12.2010 tarihinde, kısaca genel kurul toplantısında 3 ay önce toplanacağından bu tarihte sonra erecektir.  Tüzüğün anılan hükmü ve Türk Borçlar Kanunu’nun 512. maddesi uyarınca davacının mahrum kaldığı hakların 05.12.2010 tarihine kadar hesaplanıp hüküm altına alınması gerekir. Mahkemece hatalı hukuki değerlendirme ile görev süresini aşar şekilde alacakların tespit edilerek hüküm altına alınması hatalıdır.
     
         
                 


    DAVA                    :Taraflar arasındaki, hizmet ödeneği, ücret, ikramiye, yol parası, yemek parası, erzak yardımı, giyecek yardımı, yıllık ücretli izin, yıllık ücretli izin ikramiyesi alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için  03.11.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat  HasanGünüç ile karşı taraf adına Avukat İlker Taşdemir geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya  son verilerek  Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
    A) Davacı İsteminin Özeti:
             Davacı vekili; davacının davalı sendikada şubesinde profesyonel olarak görev yaparken aynı anda Sendika Genel Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde profesyonel olarak görev yaptığını, şubede görevini yürütürken sendikanın genel yönetim kurulu tarafından 10/03/2010 tarihinde tedbirli olarak ve kesin ihraç istemli olarak görevden alındığını ve sendika disiplin kuruluna sevk edildiğini, yönetim kurulunun da sürekli olarak görevine son verilmesine karar verdiğini, müvekkili tarafından görevinden alınması kararının iptaline ilişkin açmış olduğu davayı kazandığını ve kesinleştiğini, bu kesinleşme üzerine müvekkilinin sendika tüzüğünden doğan haklarının ödenmesini talep ettiğini, ancak olumsuz cevap verildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla; hizmet ödeneği, ücret, ikramiye, yol parası, yemek parası, erzak yardımı, giyecek yardımı, yıllık ücretli izin, yıllık ücretli izin ikramiyesi alacaklarının 03/06/2013 tarihinden itibaren yasal faiz oranı ile birlikte, davalıdan tahsilini istemiştir.
    B) Davalı Cevabının Özeti:
             Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iş akdine disiplin kurulu kararı ile son verildiğini, Bakırköy 12.İş Mahkemesinin 2010/339  esas sayılı dosyasında verilen kararın davacının lehine sonuçlandığını ancak 10 günlük süre içinde işverene başvurması zorunlu iken başvuru yapmadığını, bu durumun davacının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, davacının başvuru yapmamasının başlangıçtaki bozma işlemini geçerli duruma getirdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
    C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
             Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, ; iş akdi davalı işveren tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedilen davacı işçinin hizmet ödeneği, ücret alacağı,ikramiye alacağı, yol parası alacağı, yemek parası alacağı, erzak yardımı alacağı, giyecek yardımı alacağı, yıllık ücretli izin alacağı ve yıllık izin ikramiye alacağı yönünden davasının sübuta erdiği  gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    D) Temyiz:
    Kararı davalı  temyiz etmiştir.
    E) Gerekçe:
    1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2- Uyuşmazlık sendikada profesyonel sendikacılık yapan davacının şube başkanlığından alınma işleminin iptali ve görevi nedeni ile ödenmesi gereken hakların tahsili istemidir.
            Mahkemece profesyonel sendikacının iş sözleşmesiyle çalıştığı kabul edilerek, görevden alındığı tarih ile alınma kararının iptali nedeniyle kararın kesinleştiği tarihe kadar alması gereken haklar hesaplanarak hüküm altına alınmıştır.
              Öncelikle profesyonel sendika yöneticiliği yapan davacı ile davalı sendika arasında iş ilişkisi değil, vekalet ilişkisi bulunmaktadır. Uyuşmazlık dava tarihindeki 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’ndan doğduğu için iş mahkemesi görevlidir. Ancak uyuşmazlıkta Borçlar Kanunu’nun vekalet sözleşmesine hükümleri yanında Sendika Tüzük hükümleri uygulanacaktır.
                Davacının istek konusu yaptığı dönemde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 396 ve daha sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 512. Maddesine göre “Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür”. Bu hükme göre vekilin görevi dolmadan diğer taraf sözleşmeyi sona erdirirse vekilin görevinin bittiği tarihe kadar gerçekleşen zararı karşılanmalıdır.
    Davalı  Sendikanın Tüzüğünün 29. Maddesinde  açıkça “Sendika şubesinin  olağan genel kurulunun  en geç dört yılda bir ve herhalde Genel Kuruldan 3 ay önce toplanacağı  belirtilmiştir. Buna göre sendika şube başkanı olan davacının görevi bir sonraki genel kurulun yapılmasından 3 ay önce sona erecektir.  Davalı sendikanın 11. Olağan Genel Kurulu 08-09 Eylül 2007 tarihinde yapılmış ve davacı şube başkanı seçilmiştir. Bir sonraki 12. Olağan Genel Kurulu ise 05-06 Mart 2011 tarihinde yapılmıştır. Tüzük hükmü değerlendirildiğinde davacının görevi 05.12.2010 tarihinde, kısaca genel kurul toplantısında 3 ay önce toplanacağından bu tarihte sonra erecektir.  Tüzüğün anılan hükmü ve Türk Borçlar Kanunu’nun 512. maddesi uyarınca davacının mahrum kaldığı hakların 05.12.2010 tarihine kadar hesaplanıp hüküm altına alınması gerekir. Mahkemece hatalı hukuki değerlendirme ile görev süresini aşar şekilde alacakların tespit edilerek hüküm altına alınması hatalıdır. 
    3- Hükme esas alınan raporda davacının yargılamaya konu alacakları hesaplanırken,  asıl alacak miktarlarına gelir vergisi tarife oranları uygulanarak alacak miktarlarının belirlenmesi gerekir. Asıl alacak miktarlarından işsizlik sigortası kesilmesinden sonra  gelir vergisi tarife oranları uygulanarak  alacak miktarı belirlenmesi hatalı ise de  bu hesaplama yöntemi  davalı lehine usuli kazanılmış  hak teşkil ettiğinden, mahkemece  gelir vergisi hesaplamasında uygulanan tarife oranları açıklanarak denetime elverişli rapor alınarak davacı alacakları hüküm altına alınmalıdır.
    F) Sonuç:
    Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden  dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 03.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

© 2019 - ÇALIŞMA VE TOPLUM DERGİSİ