• SADECE İZNE HAK KAZANILAN TARİHLERİN YAZILI OLDUĞU İZİN DEFTERİNE İTİBAR EDİLEMEYECEĞİ

    YARGITAY
    9. HUKUK DAİRESİ
     
    Esas No.
    Karar No.
    Tarihi:
    2004/13529
    2005/3151
    07.02.2005
    İlgili Kanun / Madde
    1475 S.İşK/13,14,56
     
     
    • SADECE İZNE HAK KAZANILAN TARİHLERİN YAZILI OLDUĞU İZİN DEFTERİNE İTİBAR EDİLEMEYECEĞİ
    • İZİN DEFTERİNDE İZNE ÇIKIŞ VE DÖNÜŞ TARİHLERİNİNDE BELİRTİLMESİNİN GEREKTİĞİ

     
      ÖZETİ: Davacının izin ücreti alacak istekleri reddedilmiş se de hizmet akti devam ederken alındığı anlaşılan ve ibraname niteliğinde olan 31.12.1999 tarihli protokole ve usulüne uygun şekilde düzenlenmediği ve akdin feshine yakın tarihte davacıya imzalatıldığı anlaşılan izin izleme defterine itibar etmek mümkün değildir. Zira izin izleme defterinde yalnız izne hak kazanılan tarihler ve bu tarihlerde izne hak kazanılan süreler belirtilmiş olup davacının izne ayrıldığı ve izinden döndüğü tarihler açıklanmış değildir. Bu belgenin izin defteri niteliğinde olmayıp hak kazanılan izinlerin hak kazanılma tarihleri ve hak kazanılan süreler ile ilgili olduğu sonucuna varılmalıdır..
                 

    DAVA                                   :Davacı kıdem, ihbar tazminatı ile fazla mesai alacağı ve genel tatil ücretinin ödenmesine   karar verilmesini istemiştir.

                                       Yerel mahkeme,isteği kısmen kabul etmiştir.
                                       Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
               1.Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere gore, davalının tüm davacının aşağıdaki  bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
                2.Davacının izin ücreti alacak istekleri reddedilmiş se de hizmet akti devam ederken alındığı anlaşılan ve ibraname niteliğinde olan 31.12.1999 tarihli protokole ve usulüne uygun şekilde düzenlenmediği ve akdin feshine yakın tarihte davacıya imzalatıldığı anlaşılan izin izleme defterine itibar etmek mümkün değildir. Zira izin izleme defterinde yalnız izne hak kazanılan tarihler ve bu tarihlerde izne hak kazanılan süreler belirtilmiş olup davacının izne ayrıldığı ve izinden döndüğü tarihler açıklanmış değildir. Bu belgenin izin defteri niteliğinde olmayıp hak kazanılan izinlerin hak kazanılma tarihleri ve hak kazanılan süreler ile ilgili olduğu sonucuna varılmalıdır. Mahkemece davacının usulünce izinlerinin kullandırıldığı 5.9.1999, 2.10.1998 ve 20.2.1998 tarihli izin belgelerindeki kullanılan izir süreleriyle 4.4.2001 tarihli hizmet aktinin feshinden sonra davacı tarafından imzalanan belgedeki ödenen izin ücretleri tenzil edilerek davacının hak kazandığı bakiye ücretli izin alacakları hüküm altına alınmalıdır. Mahkemece yazılı şekilde davacının tüm ücretli izin alacaklarının reddedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
                SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA,peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 7.2.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

                                                               KARŞI OY YAZISI

                Davacının izin alacağı talebi mahkemece haklı görülmemiştir. Şöyle ki, dosyada bulunan 31.12.1999 günlü “mutabakat protokolü”nde davacının hak kazanılan tüm yıllık ücretli izin sürelerini kullandığı belirtilmekte olup bu belge davacı tarafından imzalanmıştır.
                Yine yıllık ücretli izin defterinde de izin süreleri belirtilmiş ve karşılıkları davacı tarafından onaylanmıştır.
                Daire bozma kararında, izin defterindeki kayıtların izne hak kazanılan süreleri belirttiği ve izinlerin kullanıldığını kanıtlıyamayacağı ileri sürülmüş ise de, İstanbul Bölge Çalışma Müdürlüğüne davacı vekili tarafından verilen 28.4.2000 tarihli şikayet dilekçesinin ekindeki tutanakta; davacı yıllık izinlerinin her yıl için 15 gün olarak kullandırıldığını beyan ve kabul etmiştir. Bu durum gerek mutabakat protokolü ve gerekse izin belgelerinin gerçeği ifade ettikleri ve bu durumda mahkemenin bu yöndeki hükmü doğru olduğundan bozma kararına katılamıyorum.
                           
     

© 2019 - ÇALIŞMA VE TOPLUM DERGİSİ