• İŞVERENİN SORUMLULUĞUNUN KUSUR SORUMLULUĞU OLDUĞU

    İlgili Kanun / Madde
    5510 S. SSGSKK/21

    T.C.
    YARGITAY
    10. Hukuk Dairesi   

    Esas No. 2019/4831
    Karar No. 2020/7087
    Tarihi: 14/12/2020

    l İŞVERENİN SORUMLULUĞUNUN KUSUR SORUMLULUĞU OLDUĞU
    l KUSURSUZ SORUMLULUK HALLERİMİN RÜCU DAVASINDA UYGULANMAYACAĞI
    l KAÇINILMAZLIK
    l KAÇINILMAZLIĞIN, ÖNÜNE GEÇMENİN İMKÂNSIZ OLDUĞU VEYA NE KADAR ÖZEN GÖSTERİRSE GÖSTERSİN, HANGİ TEDBİR ALINIRSA ALINSIN OLUŞMASI ENGELLENEMEYEN BİR DURUM OLDUĞU
    l İŞVERENİN TÜM ÖNLEMLERİ AŞMIŞ OLMASINA KARŞIN İŞ KAZASI MEYDANA GELMİŞSE KAÇINILMAZLIKTAN SÖZ EDİLEBİLECEĞİ
    l  İŞ KAZASI VEYA MESLEK HASTALIĞINI ÖNLEYECEK BİR ÖNLEMİN VARLIĞI HALİN-DE KAÇINILMAZLIKTAN SÖZ EDİLEMEYECEĞİ

    ÖZETİ: 5510 sayılı Kanunun 12/1. maddesine göre işveren, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlardır. 21. maddede düzenlenen işverenin sorumluluğu kusur sorumluluğudur. Borçlar Kanununda düzenlenen kusursuz sorumluluk hallerinin Kurumun rücu alacağında uygulama alanı yoktur. Kurumun işverene rücu hakkının doğması için iş kazası veya meslek hastalığının işverenin kastı veya iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmiş olması gerekir. Kasıt; iş kazası veya meslek hastalığına, işverenin bilerek ve isteyerek, hukuka aykırı eylemiyle neden olması hâlidir (SSİY m. 45).İş kazası veya meslek hastalığı işverenin, sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucunda oluşmuşsa yine işvereni Kuruma karşı sorumlu hâle getirir. Mevzuat; yasal olarak yürürlüğe konulmuş ve yürürlüğünü muhafaza eden, sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği alanında, yasa koyucu ile yasa koyucunun yürütme veya idareye verdiği yetki sonucu, bu organlarca kabul edilen genel, objektif kural veya hükümlerin tümüdür (SSİY m. 45).
    Kaçınılmazlık kanunda tanımlanmamış ancak Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği m. 45/3’de düzenlenmiştir. Yönetmeliğe göre, “İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır. Kaçınılmazlık, olayın meydana geldiği tarihte geçerli bilimsel ve teknik kurallar gereğince alınacak tüm önlemlere rağmen, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesi durumudur. İşveren alınması gerekli herhangi bir önlemi almamış ise olayın kaçınılmazlığından söz edilemez.”
    Kaçınılmazlığın genel bir tanımı yapılacak olursa denilebilir ki kaçınılmazlık, önüne geçmenin imkânsız olduğu veya ne kadar özen gösterirse göstersin, hangi tedbir alınırsa alınsın oluşması engellenemeyen bir durumu ifade eder. İşverenin mevzuatta yer almasa bile, iş sağlığı ve güvenliği yönünden aklın, bilimin, tekniğin gerekli gördüğü her türlü önlemi almak zorunda olduğu Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarındandır. Alınması gereken her türlü tedbir objektif olarak işverenden beklenen makul tedbirler olmalıdır.


    DAVA: Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
    Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı Kurum vekili dava dilekçesinde özetle; iş kazası sonucu vefat eden sigortalı ...'nun hak sahiplerine bağlanan gelir ile yapılan masraflar yönünden rücu alacağının tespiti ile şimdilik 4.990,00 TL peşin sermaye değerli gelirin 15/12/2016 onay tarihinden itibaren, 10,00 TL masrafın 07/03/2016 ödeme tarihinden itibaren işleyecek Yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    II-CEVAP:
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; iş kazasında müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, her türlü önlemleri aldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
    III-MAHKEME KARARI:
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesince; "Davacının davasının kabulü ile, davalının % 80 kusurlu, üçüncü kişiler ...'nun %2,5 ve ...'nün %2,5 kusurlu olduğu anlaşılmakla, davacının davalıdan hak sahibi ...'na bağlanan gelirden kaynaklı isteyebileceği alacağının 157.792,82 TL, hak sahibi ...'na bağlanan gelirden kaynaklı isteyebileceği alacağının 8.705,30 TL ve yapılan masraflardan kaynaklı isteyebileceği alacağının 381,65 TL olduğu anlaşılmakla birlikte taleple bağlı kalınarak;Hak sahibine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinden kaynaklı alacak olarak 4.990,00 TL'nin gelirin onay tarihi olan 15/12/2016 tarihinden itibaren, Kurum tarafından yapılan masraflardan kaynaklı alacak olarak 10,00 TL'nin sarf tarihi olan 07/03/2016 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine," karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Taraf vekillerinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinde;”Müteveffa sigortalının %10 kusuru bulunduğu şeklinde verilen yerel mahkeme hükmü hatalıdır. Meydana gelen iş kazasında sigortalı hayatını kaybetmiştir.Yerel mahkeme kararı ile birlikte davalı işverene ait iş yerinde iş güvenliği ve iş sağlığı işçinin dikkat ve özenine bırakılmıştır. Bu husus ayrıca ve dikkatli şekilde gözetilmelidir. Hükme esas alınan kusur dağılımı ve bilirkişi raporu hukukla, mevzuatla ve Yargıtay içtihatları ile bağdaşmamaktadır. Daha yüksek vekalet ücreti verilmelidir”
    Gerekçeleri ve re'sen tespit edilecek gerekçelerle kararın bozulması talep edilmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ:
    Davacı Kurum, 25.11.2015 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat eden sigortalının haksahiplerine yapılan sigorta yardımları nedeniyle oluşan Kurum zararının rücûan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Dava konusu iş kazası sigortalının, davalı işverene ait madende çalışırken göçük altında kalarak vefat etmesi şeklinde meydana gelmiştir.
    Mahkemece, yapılan yargılama sonucu İşveren Arılar Madencilik A.Ş.'nin %80, Mühendis ...'nun %2,5, ... Ş. ...’ın %2.5, Kazalı işçi ...'nun %10 oranında kusurlu oldukları ayrıca yer altı kömür madenciliğindeki ağır çalışma koşullarından kaynaklanan belirsizlikler nedeniyle olayda %5 oranında sınırlı bir kaçınılmazlık payı bulunduğu kabulüne yönelik bilirkişi raporu hükme esas alınarak ve taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Somut olayda, kaçınılmazlık olgusunun raporda yanılgılı olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
    Davanın Yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 21. maddesi olup, davalı işverenin, kurumun rücu alacağından sorumluluğu ancak kusurunun varlığı halinde mümkündür.
    Sosyal Güvenlik Kurumunun sigortalı veya onun hak sahiplerine yaptığı ödemeler nedeniyle işverene başvurabilmesi ve iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin sorumluluğu, 5510 sayılı Kanunun 21/1. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” 21. maddede düzenlenen Kurum alacağının hukuki niteliği, kanundan doğan basit rücu alacağıdır. Sosyal Güvenlik Kurumu, Anayasa ve yasalarla kendisine verilen görev kapsamında sosyal risklere maruz kalanlara yardımları yapacak ancak kusurlu davranışı ile sebep olanlardan 21. madde kapsamında rücu edebilecektir.
    5510 sayılı Kanunun 12/1. maddesine göre işveren, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlardır. 21. maddede düzenlenen işverenin sorumluluğu kusur sorumluluğudur. Borçlar Kanununda düzenlenen kusursuz sorumluluk hallerinin Kurumun rücu alacağında uygulama alanı yoktur.Kurumun işverene rücu hakkının doğması için iş kazası veya meslek hastalığının işverenin kastı veya iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmiş olması gerekir. Kasıt; iş kazası veya meslek hastalığına, işverenin bilerek ve isteyerek, hukuka aykırı eylemiyle neden olması hâlidir (SSİY m. 45).İş kazası veya meslek hastalığı işverenin, sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucunda oluşmuşsa yine işvereni Kuruma karşı sorumlu hâle getirir. Mevzuat; yasal olarak yürürlüğe konulmuş ve yürürlüğünü muhafaza eden, sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği alanında, yasa koyucu ile yasa koyucunun yürütme veya idareye verdiği yetki sonucu, bu organlarca kabul edilen genel, objektif kural veya hükümlerin tümüdür (SSİY m. 45).
    Temel hak ve özgürlükler kapsamında güvence altına alınan kişilik değerlerinin başında bireyin vücut bütünlüğünün dokunulmazlığı gelmektedir. İşverenin temel insan haklarından olan işçinin vücut bütünlüğünü korumak üzere teknolojik gelişmelerin sağladığı imkân oranında gerekli tedbirleri almalıdır.Bu düzenleme ile işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücuan sorumlu olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla, işverenin ve üçüncü kişilerin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.
    Kanunun 21/1. maddesinde, işverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesinin de dikkate alınacağı hükmü vardır. Kaçınılmazlık da uygun illiyet bağını kesen sebeplerden en önemli olup mücbir sebebin bir unsurudur. İş kazası ve meslek hastalığının meydana gelmesinde işverenin sorumluluğu kapsamında, dış etkenler, kötü rastlantılar, teknik arıza, beklenmeyen hal sorumluluğa etkilidir. Kaçınılmazlık kanunda tanımlanmamış ancak Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği m. 45/3’de düzenlenmiştir. Yönetmeliğe göre, “İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır. Kaçınılmazlık, olayın meydana geldiği tarihte geçerli bilimsel ve teknik kurallar gereğince alınacak tüm önlemlere rağmen, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesi durumudur. İşveren alınması gerekli herhangi bir önlemi almamış ise olayın kaçınılmazlığından söz edilemez.”
    Kaçınılmazlığın genel bir tanımı yapılacak olursa denilebilir ki kaçınılmazlık, önüne geçmenin imkânsız olduğu veya ne kadar özen gösterirse göstersin, hangi tedbir alınırsa alınsın oluşması engellenemeyen bir durumu ifade eder. İşverenin mevzuatta yer almasa bile, iş sağlığı ve güvenliği yönünden aklın, bilimin, tekniğin gerekli gördüğü her türlü önlemi almak zorunda olduğu Yargıtayın yerleşik içtihatlarındandır. Alınması gereken her türlü tedbir objektif olarak işverenden beklenen makul tedbirler olmalıdır. İş kazası ve meslek hastalığının ortaya çıkmasında kaçınılmazlığın varlığı halinde işveren ve üçüncü kişiler, belirlenen kaçınılmazlık oranında sorumluluktan kurtulacaktır.
    Meydana gelen iş kazasında; şayet, işveren, tüm önlemleri almış bulunmasına karşın, zararlandırıcı sigorta olayı ortaya çıkmışsa kaçınılmazlıktan söz edilebilir. Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; somut olayda artık, kaçınılmazlıktan bahsedilemez. Yani somut olayda alınması gereken tüm tedbirler alınmış değildir. Kaçınılmazlık olgusunun var olabilmesi için öncelikle tüm tedbirler alınmalı, buna rağmen beklenmedik olaylar nedeniyle kaza meydana gelmelidir. Yanılgıya dayalı, yargısal denetime elverişli olmayan raporun hükme dayanak alınması yerinde değildir.
    Mahkemece yapılacak iş, olayda kaçınılmazlık bulunmadığının dikkate alınacağı, tarafların kusur durum ve oranlarının belirlenmesi için ceza ve sigortalı tarafından açılan tazminat davası varsa bu dosyalar da gözetilerek yeniden alanında uzman bilirkişilerden oluşan çelişkiyi giderici mahiyette heyet raporu almak ve oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
    O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 14/12/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
     

© 2019 - ÇALIŞMA VE TOPLUM DERGİSİ