• İŞVERENİN İŞÇİ SAĞLIĞI İŞ GÜVENLİĞİ ÖNLEMİ ALMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ

    İlgili Kanun / Madde
    6098 S. TBK/49

    T.C
    YARGITAY
    10. HUKUK DAİRESİ

    Esas No. 2022/3838
    Karar No. 2023/5980
    Tarihi: 25.05.2023

    İŞVERENİN İŞÇİ SAĞLIĞI İŞ GÜVENLİĞİ ÖNLEMİ ALMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
    İŞVERENİN ÖNLEM ALMA YÜKÜMLÜĞÜNDEN İŞYERİNİ YENİ AÇILMIŞ OLMASI VB. GEREKÇELERLE KURTULAMAYACAĞI

    ÖZETİ: Bundan başka işveren, mevzuatta öngörülmemiş olsa dahi bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorundadır. Bilim, teknik ve örgütlenme düşüncesi yönünden alınabilme olanağı bulunan, yapılacak gider ve emek ne olursa olsun bilimin, tekniğin ve örgütlenme düşüncesinin en yeni verileri göz önünde tutulduğunda işçi sakatlanmayacak, hastalanmayacak ve ölmeyecek ya da bu kötü sonuçlar daha da azalacaksa her önlem işverenin koruma önlemi alma borcu içine girer.
    Bu önlemler konusunda işveren iş yerini yeni açması nedeniyle tecrübesizliğini, bilimsel ve teknik gelişmeler yönünden bilgisizliğini, ekonomik durumunun zayıflığını, benzer iş yerlerinde bu iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını savunarak sorumluluktan kurtulamaz. Gerçekten, çalışma hayatında süregelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı işverenin önlem alma borcunu etkilemez. Işverenlerce, iş güvenliği açısından yaşamsal önem taşıyan araç ve gereçlerin işçiler tarafından kullanılması sağlandığında, kaza olasılığının tamamen ortadan kalkabileceği de tartışmasız bir gerçektir.
    Nitekim, günümüzde gelişen sanayi ve teknoloji karşısında yukarıda açıklanan hükümler yeterli görülmemiş, insan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin, iş yerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanununun 77 inci  maddesinin açık buyruğu iken, İş Kanununun 77 inci  ve devamı bir kısım maddeler 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 37 inci maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümlülüğünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.

    Taraflar arasındaki iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
    Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi Zeynep Bağcı tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
    I. DAVA
    Davacı vekili dava dilekçesinde;  davalı işyerinde çalışmakta iken 24.02.2016  tarihinde meydana gelen trafik iş kazası sonucu muris sigortalının vefat ettiğini beyan ederek  tahkikat sonucunda nihai alacak miktarının kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere, davacı eş Fadime için 1.000,00-TL, müşterek çocukların her biri için 500,00-TL maddi tazminatın davalı işveren Turan Özcan Sondaj San. ve Tic. A.Ş., sürücü Ahmet Ar, işleten Kemalpaşa Belediyesi'nden tahsili, yetersiz ödemeye ilişkin ibranamenin ( 2918 sayılı KTK md. 111/2 ye göre ) iptali ile bakiye maddi tazminatın HD Sigorta A.Ş. 'den tahsili, davacı eş Fadime için 150.000,00-TL, müşterek çocukların herbiri için 100.00,00-TL manevi tazminatın işveren Turan Özcan Sondaj San. ve A.Ş. 'den tahsiline, faizin işveren, sürücü ve işleten yönünden olay tarihinden, sigortacı yönünden temerrüt tarihinden itibaren işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    2. 09.01.2019 tarihli ön inceleme duruşmasında, vekaletnamesinde davadan feragat etmeye de yetkili kılınan davacılar vekili tarafından  davalılar Kemalpaşa Belediyesi, Ahmet Ar, HDİ Sigorta A.Ş. yönünden bu davalılar ile sulh oldukları, bu davalılar yönünden davadan feragat ettiklerini, diğer davalı Turan Özcan Sondaj Sanayi ve Tic. A.Ş. yönünden manevi tazminat ve destekten yoksun kalma talepleri hakında davayı devam ettikleri beyan edilmiştir.
    II. CEVAP:
    Davalı Turan Özcan Sondaj Sanayi ve Tic. A.Ş.  vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesi ile kazanın meydana gelmesinde 35 PDU 84 plakalı araç sahibinin hem işveren hem işleten sıfatıyla kusuru olmadığını, müvekkilinin kazanın meydana gelmemesi için üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, buna karşılık davacıların murisi Mehmet Şimşek araç kullandığı esnada emniyet kemerini takmadığı sırada meydana kazanın geldiğini ve yaşamını yitirdiğini, araç sahibinin kusurunun söz konusu olmadığını, İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporunun dikkate alındığında araç sürücüsünün emniyet kemereri takmaması nedeniyle kendi ölümünde alt düzeyde tali nitelikte kusurlu olduğunun bildirildiğinin görüldüğünü beyan etmiştir.
    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    B. İstinaf Sebepleri
    Davacı vekili sunmuş olduğu istinaf dilekçesi ile Mahkemece hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu  Trafik İhtisas Dairesinin raporu ile  trafik kazasının trafık mevzuatı açısından irdelendiğinin belirtildiğini,  ihlal edilen mevzuat hükümlerinin, işverenin hangi önlemi almadığının, zararlı sonuçların önlenmesi için taraflara yüklenen özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışların incelenmediğini, Mahkemece ölüme neyin ve hangi eylemin yol açtığı göz ardı edilerek neden-sonuç ilişkisinin yeterince irdelenmediğini, oysa ki, kaza esnasında işverenin kullandırmış olduğu tankerde emniyet kemerinin olmaması nedeni ile müteveffanın çarpma sonucu araçtan fırladığını ve bu durumun ölümüne yol açtığını, davalı işverenin olay tarihinde yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu 77 nci maddesi ile 6331 sayılı İş Güvenliği Kanunu yanında ve uluslararası sözleşme hükümleri gereğince gerekli önlemleri almadığının açık olduğunu, 31.01.2021 tarihli bilirkişi heyet  raporunun göz ardı edildiğini, davalı işverenin müteveffa işçiye kusurlu, demode, kullanışsız, sakıncalı ( söz konusu tanker 1993 model olup, emniyet kemeri bulunmamaktadır) vasıta kullandırarak iş sağlığı ve güvenliği açısından gerekli önlemleri almadığını, manevi tazminatın zarar görenlerin manevi huzurunu sağlamaya yönelik bir tazminat olup Türk Borçlar Kanunu uyarınca manevi tazminata hükmedilebilmesi için kusur şartının öngörülmediğini, Yargıtay kararlarında da “Türk Borçlar Kanunu uyarınca istihdam edenin sorumluluğu için kendisinin veya çalıştırdığı kişinin kusuru koşul değildir. Buradaki sorumluluk 'özen ve gözetim ödevinin” objektif olarak yerine getirilmemesinden kaynaklanan, kusura dayanmayan bir sorumluluktur" denilmek suretiyle kusursuz sorumluluğa işaret edildiğini beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    C. Gerekçe ve Sonuç
    1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
    " Dosya kapsamındaki yazı, bilgi ve belgelere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde usul ve esas  bakımından hukuka aykırılık bulunmamasına, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve 10.09.2021 tarihli Trafik İhtisas Dairesi' nce verilen Adli Tıp Kurumu raporuna göre sürücü Ahmet Ar idaresindeki  otobüs ile seyir halinde iken yola gereken dikkati vermemesi ve yol, hava ve zemin koşullarını dikkate alarak seyrini istikametine ayrılan yol bölümü içerisinde kalacak şekilde sürdürmeye gerekli ve yeterli özeni göstermesi gerekir iken bu hususlara riayet etmediği, kaza mahalli tehlikeli, virajlı ve eğimli yol bölümünde karşı şeride girip karşı yönden gelen müteveffa sürücü idaresindeki tankerin önünü kapatarak kazaya sebebiyet verdiği, araç sürücüsü Ahmet Ar' ın tam kusurlu olduğu davacının hakkında tefrik kararı verilen Ahmet Ar yönünden 2019/25 Esas sayılı dosya ile davadan feragat edildiği,  yerel mahkeme kararında isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından HMK'nın 359 uncu maddesine 28.07.2020 tarihli 31199 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun 38. maddesiyle  eklenen fıkra ile  HMK'nın 353/1. b-1 bendi uyarınca  davacı vekilince yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir " gerekçesine dayalı olarak;
    2- "Hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine," karar verilmiştir.
    V. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    B. Temyiz Sebepleri
    Davacılar vekili sunmuş olduğu temyiz dilekçesi ile istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yinelemek suretiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Uyuşmazlık, iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat  istemlerine ilişkindir.
    2. İlgili Hukuk
    1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile  370 ve 371 inci maddeleri,
    2.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 417 inci maddesi, 5510 sayılı Kanun'un 13, 16 ve 20 nci  maddeleri ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 4 üncü maddeleri.
    3. Değerlendirme 
    1.Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı, bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır. Hukuki anlamda sorumluluk ise, taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi (tazmin edilmesi) yükümlülüğünü içerir.
    2. İşçi ve işverenin hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sıkı iş ilişkisi, işçi yönünden işverene içten bağlılık (sadakat borcu), işveren yönünden işçiyi korumak ve gözetmek borcu şeklinde ortaya çıkar. Gerçekten işçi, işverenin işi ve iş yeri ile ilgili çıkarlarını korumak, çıkarlarına zarar verebilecek davranışlardan kaçınmak, buna karşı işveren de, işçinin kişiliğine saygı göstermek, işçiyi korumak, iş yeri tehlikelerinden zarar görmemesi için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak, işçinin özlük hakları ve diğer maddi çıkarlarının gerektirdiği uygun bildirimlerde ve davranışlarda bulunmak, işçinin çıkarına aykırı davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür.
    3. Sanayi ve teknolojideki gelişmeler, yeni işletmelerin açılması, fabrikaların kurulması iş yerlerindeki makinalaşmanın artmasına yol açmış, bu durum iş kazaları ile meslek hastalıklarında artışlara neden olmuştur. Bu gelişme, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin daha etkili şekilde alınması gereğini ortaya çıkarmıştır.
    4. İşveren, gözetme borcu gereği, çalıştırdığı işçileri, iş yerinde meydana gelen tehlikelerden korumak, onların yaşam, bedensel ve ruhsal sağlık bütünlüklerini korumak için iş yerinde teknik ve tıbbi önlemler dahil olmak üzere bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı tüm önlemleri almak zorundadır.
    5. Anayasanın 17 nci maddesinde; "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz." hükmü getirilerek yaşama hakkı güvence altına alınmış, bu yasal güvencenin yaşama geçirilmesinde İş ve Sosyal Güvenlik Mevzuatında da işçilerin korunması, işin düzenlenmesi, iş güvenliği, sosyal düzen ve adaletin sağlanması düşüncesi ile koruyucu bir takım hükümler getirilmiştir.

    6. 818 sayılı Borçlar Kanununun 332 nci  maddesinde; "İş sahibi, aktin özel halleri ve işin mahiyeti noktasından hakkaniyet dairesinde kendisinden istenilebileceği derecede çalışmak dolayısıyla maruz kaldığı tehlikelere karşı icap eden tedbirleri ittihaza ve münasip ve sıhhi çalışma mahalleri ile, işçi birlikte ikamet etmekte ise sıhhi yatacak bir yer tedarikine mecburdur.
    7. İş sahibinin yukarıdaki fıkra hükmüne aykırı hareketi neticesinde işçinin ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalanların bu yüzden uğradıkları zararlara karşı isteyebilecekleri tazminat dahi akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabi olur" hükmü düzenlenmiştir.
    8. Yasa koyucu 818 sayılı Borçlar Kanununun 332 inci maddesinin karşılığını 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417 inci maddesinin 2 nci fıkrasında düzenlemiştir.
    9. Anılan fıkrada "İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli olan her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür." hükmü yer almaktadır. Bu fıkraya göre, işverenin, işçinin yaşam, sağlık ve bedensel bütünlüğünü korumak için gerekli önlemleri alma yükümlülüğü öngörülmektedir. Burada işverenin özellikle iş kazalarına karşı gerekli önlemleri alma yükümlülüğü söz konusudur. Buna göre işveren, hizmet ilişkisinin ve yapılan işin niteliği göz önünde tutulduğunda, hakkaniyet gereği kendisinden beklenen; deneyimlerin zorunlu kıldığı, teknik açıdan uygulanabilir ve iş yerinin özelliklerine uygun olan önlemleri almakla yükümlüdür.
    10. Aynı maddelere paralel olarak, 4857 sayılı İş Kanununun "İşverenlerin ve İşçilerin Yükümlülükleri" kenar başlıklı 77 inci  maddesinin 1 inci  fıkrasında da  benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu fıkraya göre "İşverenler iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler."
    11. Bundan başka işveren, mevzuatta öngörülmemiş olsa dahi bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorundadır. Bilim, teknik ve örgütlenme düşüncesi yönünden alınabilme olanağı bulunan, yapılacak gider ve emek ne olursa olsun bilimin, tekniğin ve örgütlenme düşüncesinin en yeni verileri göz önünde tutulduğunda işçi sakatlanmayacak, hastalanmayacak ve ölmeyecek ya da bu kötü sonuçlar daha da azalacaksa her önlem işverenin koruma önlemi alma borcu içine girer.
    12. Bu önlemler konusunda işveren iş yerini yeni açması nedeniyle tecrübesizliğini, bilimsel ve teknik gelişmeler yönünden bilgisizliğini, ekonomik durumunun zayıflığını, benzer iş yerlerinde bu iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını savunarak sorumluluktan kurtulamaz. Gerçekten, çalışma hayatında süregelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı işverenin önlem alma borcunu etkilemez. Işverenlerce, iş güvenliği açısından yaşamsal önem taşıyan araç ve gereçlerin işçiler tarafından kullanılması sağlandığında, kaza olasılığının tamamen ortadan kalkabileceği de tartışmasız bir gerçektir.
    13. Nitekim, günümüzde gelişen sanayi ve teknoloji karşısında yukarıda açıklanan hükümler yeterli görülmemiş, insan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin, iş yerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanununun 77 inci  maddesinin açık buyruğu iken, İş Kanununun 77 inci  ve devamı bir kısım maddeler 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 37 inci maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümlülüğünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
    14. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun "İşverenin Genel Yükümlülüğü" kenar başlıklı 4 üncü  maddesine göre;
    (1) İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup, bu çerçevede;
     a) Mesleki risklerin önlenmesi eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
    b) İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
    c) Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.
    ç) Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğu göz önüne alır.
    d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.
    (2) İşyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.
    (3) Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez.
    (4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz.
    15. Aynı kanunun "Risklerden Korunma İlkeleri" kenar başlıklı 5 inci  maddesine göre;
    (1) İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler gözönünde bulundurulur.
    a)Risklerden kaçınmak.
    b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek.
    c) Risklerde kaynağında mücadele etmek.
    ç) İşin kişilere uygun hale getirilmesi için işyerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı çalışma şekli ve üretim metodlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek.
    d) Teknik gelişmelere uyum sağlamak.
    e) Tehlikeli olanı tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek.
    f) Teknoloji, iş organizasyonu, çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı  ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek.
    g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek.
    ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek.
    16. Yine 6331 sayılı Kanun "Risk Değerlendirmesi; Kontrol, Ölçüm ve Araştırma" karar başlıklı 10 uncu  maddesinde şu hüküm düzenlenmiştir.
    (1) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Risk değerlendirmesi yapılırken aşağıdaki hususlar dikkate alınır.
    a) Belirli risklerden etkilenecek çalışanların durumu,
    b) Kullanılacak iş ekipmanı ile kimyasal madde ve müstahzarların seçimi,
    c) İşyerinin tertip ve düzeni,
    ç) Genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın çalışanların durumu,
    2) İşveren, yapılacak risk değerlendirmesi sonucu alınacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri ile kullanılması gereken koruyucu donanım veya ekipmanı belirler.
    (3) İşyerinde uygulanacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri, çalışma şekilleri ve üretim yöntemleri, çalışanların sağlık ve güvenlik yönünden korunma düzeyini yükseltecek  ve işyerinin idari yapılanmasının her kademesinde uygulanabilir nitelikte olmalıdır.
    (4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden çalışma ortamına ve çalışanların bu ortamda maruz kaldığı risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmasını sağlar.
    17. Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümlülüğünün çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun  4 üncü  maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, "Çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı bir takım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5 inci maddede işverenin anılan yükümlülüklerle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10 uncu  maddede ise işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında  dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir. (HGK. 09/10/2013 tarih, 2013/21-102 Esas, 2013/1456 Karar)
    18. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverenlerin yükümlülüklerini belirlerken aynı zamanda çalışanların da yükümlülüklerini belirlemiştir.
    Kanunun 19 uncu maddesine göre;
    (1) Çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşünmemekle yükümlüdür.
    (2) Çalışanların, işveren tarafından verilen eğitim talimatları doğrultusunda yükümlülükleri şunlardır.
    a) İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tehlikeli madde, taşıma ekipmanı ve diğer üretim araçlarını kurallara uygun şekilde kullanmak, bunların güvenlik donanımlarını doğru olarak kullanmak, keyfi olarak çıkarmamak ve değiştirmemek.
    b) Kendilerine sağlanan kişisel koruyucu donanımı doğru kullanmak ve korumak.
    c) İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, işverene veya çalışan temsilcisine derhal haber vermek,
    ç) Teftişe yetkili makam tarafından işyerinde tespit edilen noksanlık ve mevzuata aykırılıkların giderilmesi konusunda, işveren ve çalışan temsilcisi ile işbirliği yapmak.
    d) Kendi görev alanında iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işveren ve çalışan temsilcisi ile işbirliği yapmak.
    19. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 37 nci maddesiyle  4857 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin dördüncü fıkrası, 63 üncü maddesinin dördüncü fıkrası, 69 uncu maddesinin dördüncü, beşinci ve altınca fıkraları, 77,78,79,80,81,83,84,85,86,87,88,89,95,105 ve Geçici 2 nci maddeleri  yürürlükten kaldırılmış, 4857 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan " İş Sağlığı ve güvenliği hükümleri saklı kalmak üzere" ifadesi ile 98 inci  maddesinin birinci fıkrasında yer alan " 85 inci  madde kapsamındaki işyerlerinde ise çalıştırılan her işçi için bin Yeni Türk Lirası" ifadesi metinden çıkartılmıştır.
    20. Yine 6331 sayılı Kanunun "Atıflar" kenar başlığını taşıyan Geçici 1 inci maddesinde "(1) Diğer mevzuatta iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak 4857 sayılı Kanuna yapılan atıflar bu kanuna yapılmış sayılır" hükmü düzenlenmiştir.
    21. Yukarıda yapılan bu açıklamalardan sonra 818 sayılı Borçlar Kanununun 332 nci maddesinin karşılığı olarak çağdaş yaklaşımla düzenlenen  6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417 nci maddesinin 2 nci fıkrasında; "İşveren, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçilerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlü" olacağı belirtilerek, İş Kanununun 77/1 inci maddesiyle bütünlük sağlandığı gibi 3. fıkrasında;  "İşverenin yukarıdaki hükümler dahil kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabi" olduğu hükme bağlanmak suretiyle, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğun hukuki niteliği konusunda tartışmalar sona erdirilmiş, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.
    22. 4857 sayılı İş Kanununun 77 nci ve devamı  maddelerini yürürlükten kaldıran 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4 ve 5 inci maddelerde işverenin yükümlülüklerini, 19 uncu maddede de  çalışanların yükümlülüklerinin çağdaş anlaşıyla daha ayrıntılı ve somut olarak ortaya koymuş ve kusur sorumluluğunun sınırlarını kusursuz sorumluluğun sınırlarına yaklaştırmıştır.
    23. 6331 sayılı Kanunun 4 ve 5 inci maddeleri ile buna uygun olarak çıkarılan iş sağlığı ve güvenliği yönetmelikleri hükümleri işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.
    24. Öte yandan objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştüremez. Çünkü, bazı istisnalar dışında işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Ancak Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2 nci maddesi, Anayasa ve 6331 sayılı Kanun hükümleri objektifleştirilmiş kusur sorumluluğu ilkesi gereğince işverenin sorumluluğunu oldukça genişletmiştir.
    25. Öte yandan işvereni, zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluktan kurtaracak olan durum, eylem ile meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet rabıtasının kesilmesidir. Kusursuz sorumlulukta olduğu gibi kusur sorumluluğunda da illiyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin ve üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilebilir. Uygun illiyet bağının kesildiğinin ispatı halinde, işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir. (HGK, 20/03/2013 tarih, 2012/21-1121 Esas, 2013/386 Karar)
    26. Trafik İş Kazaları yönünden; Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından 1979 yılında benimsenen ve Ülkemizce de onaylanan Karayolu Taşımacılığında Çalışma Saatleri ve Dinlenme Sürelerine İlişkin 153 Sayılı İLO Sözleşmesi'nin 5 inci ve 6 ıncı maddelerinde karayolu taşımacılığında sürücü olarak çalışanların azami çalışma saatleri belirlenmiş, anılan maddelerde hiçbir sürücünün mola vermeksizin ve devamlı olarak dört saatten fazla araç kullanmasına izin verilemeyeceği, her ülkenin yetkili makam ya da kuruluşunun, özel ulusal koşulları dikkate alarak, sözü geçen dört saatlik süreyi bir saatten fazla olmamak üzere artırabileceği, fazla mesai dâhil, azami toplam araç kullanma süresinin günde dokuz, haftada kırk sekiz saati aşamayacağı düzenlenmiştir.
    27. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 98 inci maddesinin B bendi gereğince yük ve yolcu taşıması yapan araç işletenleri ile bu araçları sürenlerden; Araç işletenlerinin:
    1) Otobüs, kamyon ve çekici araçlarında takoğraf cihazı bulundurmaları ve bunların işler durumda olmalarını sağlamaları,
    2) Araçlarına ait takoğraf kayıtlarını, kayıt tarihinden itibaren 1 ay süreyle araçlarda, 5 yıl süreyle de işyerlerinde, işyeri yoksa araçlarında muhafaza etmeleri veya ettirmeleri,
    3) Trafiğe çıkardıkları taşıtların cins ve plakalarını, şoförlerin kimler olduğunu, işe çıkış yer, gün ve saati ile gidilecek yeri kaydettikleri bir defter veya liste düzenleyerek kayıtlarını tutmaları,
    4) Yük ve yolcu nakliyatı yapan kuruluş yetkililerinin şoförlerin çalışma sürelerini ve bu süre içerisindeki kural dışı hareketlerini izlemeleri ve kuralları ihlal etmeyi itiyat haline getiren şoförleri eğitmeleri ve bu konuda önleyici tedbirler almaları,
    5) Şehirlerarası yük ve yolcu nakliyatı yapan araçlarda, bu Yönetmeliğin öngörmüş olduğu çalışma ve dinlenme sürelerini göz önünde bulundurmak suretiyle, şoförlerin gideceği yer ve güzergahları dikkate almaları ve buna göre uğrayacağı, il, ilçe veya durak yerlerinde yedek şoförleri hazır bulundurmaları, zorunludur.
    28. Eldeki dava dosyasında, 24.02.2016 tarihinde, Turan Özcan Sondaj San. ve Tic. A.Ş. 'nin sigortalı çalışanı olan davacıların murisi Mehmet Şimşek'in işverene ait 35 PDU 84 plaka sayılı tanker ile Ören (Kemalpaşa) istikametinden Armutlu (Kemalpaşa) istikametine doğru seyretmekte iken Ahmet Ar’ın aynı yol üzerinde işverenine  ait 35 EDN 04 plaka sayılı otobüsle Armutlu (Kemalpaşa) istikametinden Ören (Kemalpaşa) istikametine doğru seyrettiği esnada, Kent Yem Fabrikası önüne geldiğinde, sağa virajlı yolda aracını kaydırarak, şerit ihlalinde bulunarak yolun karşı yönden gelen araçlar için ayrılmış bölümüne girdiği  (muş) ve aracının sol ön kısmı ile karşı yönden gelen sürücü Mehmet Şimşek’in sevk ve idaresindeki 35 PDU 84 plaka sayılı tankerin sol ön kısmına çarptığı, kaza olayı sonucunda  tanker sürücüsü olan davacılar murisi Mehmet Şimşek'in vefat ettiği, otobüste bulunan yolcuların çeşitli şekilde yaralandığı, olay sonrası ceza soruşturması kapsamında alınan  29.02.2016 bilirkişi raporu ile  "kaza olayının meydana gelmesinde 35 EDN 04 plakalı otobüs şoförü Ahmet Ar’ın % 100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, 35 PDU 84 plakalı tanker şoförü Mehmet Şimşek’in kusurunun bulunmadığının" belirlendiği, ceza yargılaması sırasında  trafik uzmanı Fethi Sekin tarafından düzenlenen 24.10.2016 tarihli rapor ile "kazanın oluşumunda sanık sürücü Ahmet Ar’ın asli derecede tamamen kusurlu olduğu, müteveffa Mehmet Şimşek’in atfı kabil kusurunun bulunmadığının" belirlendiği, yine T.C. Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi'nce düzenlenen 28.11.2016 tarihli rapor ile "sanık sürücü Ahmet Ar sevk ve idaresindeki otobüsle seyri sırasında yola gereken dikkatini vermesi, seyrini hava ve yol durumu ile kullandığı aracın teknik yapısına göre ayarlaması, direksiyon hâkimiyetine ve aracını seyir şeridinde tutmaya özen göstermesi gerektiği halde bahsedilen bu hususlara riayet etmemiş olup şerit ihlali ile neden olduğu olayda asli kusurlu olduğu, müteveffa sürücü Mehmet Şimşek sevk ve idaresindeki tanker aracı ile kendi şeridinde seyri sırasında meydana gelen kaza sonucu, emniyet kemeri takmadığından, kendi ölümünde alt düzeyde tali kusurlu olduğunun" belirlendiği, ceza yargılaması sonucunda sanık Ahmet Ar hakkında verilen mahkumiyet kararının istinaf incelemesinden geçmek suretiyle kesinleştiği, Kurum tarafından yapılan tahkikat sonucu düzenlenen 19.04.2019 tarihli inceleme raporu ile "davacılar murisi Mehmet Şimşek'in 24.02.2016 tarihinde geçirdiği ve vefat ettiği kaza ile ilgili olarak olay sırasında Mehmet Şimşek'in emniyet kemerinin takılı olmadığının anlaşılması nedeniyle olayda %10, ağır kusurlu olduğu, diğer araç sürücüsü üçüncü kişi Ahmet Ar'ın kazanın meydana gelmesinde %90 kusurlu olduğunun" belirlendiği, yargılama sırasında alınan 15.09.2019 tarihli bilirkişi heyet raporu ile "davalı Ahmet Ar’ın, davacılar murisi Mehmet Şimşek’in kaza olayına maruz kalmasında % 75 (yüzde yetmiş beş) oranında kusurlu olduğu, 35 PDU 84 plaka sayılı tanker sürücüsü davacılar murisi Mehmet Şimşek’in kendisinin kaza olayına maruz kalmasında % 25 (yüzde yirmi beş) oranında kusurlu olduğu, davalı Kemalpaşa Belediye Başkanlığının davacılar murisi Mehmet Şimşek’in kaza olayına maruz kalmasında atfı kabil bir kusurunun bulunmadığı, davalı Turan Özcan Sondaj San. ve Tic. A.Ş.’nin, davacılar murisi Mehmet Şimşek’in kaza olayına maruz kalmasında atfı kabil bir kusurunun bulunmadığı, davalı HDİ Sigorta A.Ş.’nin davacılar murisi Mehmet Şimşek’in kaza olayına maruz kalmasında atfı kabil bir kusurunun bulunmadığı"nın belirlendiği, Bölge Adliye Mahkemesi kararı sonrası alınan  31.01.2021 tarihli bilirkişi heyet raporu ile "Davalı işveren müessesenin (Turan Özcan Sondaj Sanayi ve Ticaret A. Ş.) % 25 (Y. Yirmi beş) oranında kusurlu olduğu, 35 EDN 04 plakalı Otobüsü kullanan davalı Ahmet Ar’ın % 75 (Y. Yetmiş beş) oranında kusurlu olduğu, davalı Kemalpaşa Belediye Başkanlığının kusursuz olduğu, 35 PDU 84 plakalı su tankeri şoförü kazalı Mehmet Şimşek’in kusursuz olduğu, 35 EDN 04 plakalı araç şoförünün kusurundan dolayı davalı HDİ Sigorta A. Ş.’nin sorumluluğunun bulunduğunun" belirlendiği, davalı tarafın itirazı üzerine alınan T.C. Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 10/09/2021 tarihli raporu ile " kazanın oluşumunda salt trafik kanunu ile sürücülerin kusur durumu gözetilerek kaza irdelenmiştir" denilmek suretiyle sonuç olarak "davalı sürücü Ahmet AR’ın %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, müteveffa sürücü Mehmet ŞİMŞEK’in kusursuz olduğunun" belirlendiği, Mahkemece mevcut deliller, Yönetmelik hükümleri itibari ile alınan tüm kusur raporları da dikkate alınarak davalı işverene atfı kabil bir kusur olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    29. Bu açıklamalar doğrultusunda hükme esas alınan kusur raporlarındaki kabul ile kusur oranı tespitlerinin trafik iş kazasının gerçekleşmesine ilişkin oluşa uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Gerçekten  davalı işverenliğe ait araçta emniyet kemeri bulunup bulunmadığı hususu araştırılıp açıklığa kavuşturulduktan sonra kazanının meydana geldiği tarih itibariyle  yürürlükte bulunan mevzuata göre ve bulunması halinde rücuen tazminata ilişkin dava dosyası içeriği, kararın kesinleşip kesinleşmediği de gözetilmek suretiyle mevcut raporlar arasındaki çelişki giderilmeli ve sonucuna göre bir  karar verilmelidir.
    30. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    VI. KARAR
    Açıklanan sebeplerle;
    1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
    2. İlk Derece Mahkemesi kararının  BOZULMASINA,
    Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine,
    Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
    25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


     

© 2019 - ÇALIŞMA VE TOPLUM DERGİSİ