• İKALE


               T.C.
        YARGITAY
    9. Hukuk Dairesi                  

     
    Esas No.
    Karar No.
    Tarihi:
    2018/4949
    2019/328
    08.01.2019
    İlgili Kanun / Madde

    4857 S. İşK/18-21


     
       
    • İKALE
    • İKALE ÖNERİNİN İŞVERENDEN GELMESİ
    • İKALEDE MAKUL YARARIN İŞÇİYE SAĞLANMAMIŞ OLMASI
    • GEÇERSİZ FESİH
      ÖZETİ İş ilişkisini taraflardan her birinin bozucu yenilik doğuran bir beyanla sona erdirmeleri mümkün olduğu halde, bu yola gitmeyerek karşılıklı anlaşma yoluyla sona erdirmelerinin nedenleri üzerinde de durmak gerekir. Her şeyden önce bozma sözleşmesi yapma konusunda icapta bulunanın makul bir yararının olması gerekir. İş ilişkisinin bozma anlaşması yoluyla sona erdirildiğine dair örnekler 1475 sayılı İş Kanunu ve öncesinde hemen hemen uygulamaya hiç yansımadığı halde, iş güvencesi hükümlerinin yürürlüğe girmesinin ardından özellikle 4857 sayılı İş Kanunu sonrasında giderek yaygın bir hal almıştır. Bu noktada, işveren feshinin karşılıklı anlaşma yoluyla fesih gibi gösterilmesi suretiyle iş güvencesi hükümlerinin bertaraf edilmesi şüphesi ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla irade fesadı denetimi dışında, tarafların bozma sözleşmesi yapması konusunda makul yararının olup olmadığının da irdelenmesi gerekir. Makul yarar ölçütü, bozma sözleşmesi yapma konusundaki icabın işçiden gelmesi ile işverenden gelmesi ve somut olayın özellikleri dikkate alınarak ele alınmalıdır. Dairemizin 2008 yılı kararları bu yöndedir (Yargıtay 9. H.D. 21.4.2008 gün 2007/31287 E., 2008/9600 K).
    Somut uyuşmazlıkta; ikale gereğince davacıya 15.175,63 TL kıdem tazminatı, 9.509,68 TL ihbar tazminatı, 762,50 TL kullanılmamış izin ücreti ve iki maaşlık ödemeye karşılık gelen 9.150,00-TL ek ödeme yapılmasının kararlaştırıldığı, ancak ikale teklifinin davacı işçiden geldiğinin ispatlanamadığı, davacının iş akdinin işverenden gelen teklif ile sona erdiği ve davacıya makul menfaat sağlanmadığı anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesi ile İlk Derece Mahkemesi kararlarının bozularak ortadan kaldırılmasına ve Dairemizce 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/3. maddesi uyarınca aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
     
     
               

    DAVA                        : Davacı, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
                                        Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
                                        İlk Derece Mahkemesinin red kararına karşı davacı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
                                        İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesi davacı avukatının istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
                                        İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesi'nin kararı süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:


    A)Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 18/03/2013 tarihinde davalı şirkette işe başladığını, işyerinde organizasyonel gelişim uzman yardımcısı olarak çalışırken 26/09/2016 tarihinde ikale sözleşmesi imzalatılarak işten çıkartıldığını iddia ederek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini talep ve dava etmiştir.
    B) Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iş sözleşmesinin geçerli ikale sözleşmesi ile sona erdirildiğini, işe iade davası açamayacağını, karşılıklı mutabakat yapılarak tüm haklarının ödendiğini, müvekkil şirketin müşterilerinin uçuş sayılarını azaltması, Türkiye operasyonlarını kapatması ve müşterilerce, ikram hizmetlerinde tasarruf tedbirlerine başvurulması gibi olumsuz koşullar nedeniyle hammadde ve üretimde ciddi düşüş meydana geldiğini, ekonomik olarak oluşan olumsuz şartlar nedeniyle daralmaya gidildiğini, fazla iş gücünün başka departmanlarda da değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, 157 personelin iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca işletme gerekleriyle feshedildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
    C) İlk derece Mahkeme Kararının Özeti:
    İlk derece mahkemesince, dosyada bulunan ve imzası davacı tarafından inkar edilmeyen ikale sözleşmesi incelendiğinde, sözleşmenin karşılıklı anlaşma ile sona erdirildiği, ikale sözleşmesinin davacıya zorla, baskı veya hile ile imzalatıldığının yani iradesinin fesada uğratıldığının kanıtlanamadığı ayrıca ikale sözleşmesi ile davacıya ilave 9.150,00 TL brüt ilave meblağın ödendiği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Ç) İstinaf Başvurusu:
    İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
    D) Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
    Bölge Adliye Mahkemesi’nce, duruşmada dinlenen tanık beyanları vedosya içinde mevcut protokol bir bütün olarak değerlendirildiğinde, ikale sözleşmesinin imzalanmasında davacının iradesinin fesada uğratıldığının kanıtlanmadığı gibi davacıya kıdem ve ihbar tazminatı yanında ek ödemede bulunulduğu dikkate alındığında davacı işçinin ikale ile makul yararının sağlandığı kabulünün dosyaya uygun olduğu, taraflar arasında imzalanan ikale sözleşmesine değer verilerek işe iade davasının reddine karar verilmesi yönünde ilk derece mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    E) Temyiz:
    Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına karşı davacı vekili tarafından süresinde temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
    F) Gerekçe:
    Taraflar arasındaki iş ilişkinin “bozma sözleşmesi” yoluyla sona erip ermediği hususu uyuşmazlık konusudur.
    Bozma sözleşmesi (ikale) yasalarımızda düzenlenmiş değildir. Sözleşme özgürlüğünün bir sonucu olarak daha önce kabul edilen bir hukuki ilişkinin, sözleşmenin taraflarınca sona erdirilmesi mümkündür. Sözleşmenin, doğal yollar dışında tarafların ortak iradesiyle sona erdirilmesi yönündeki işlem ikale olarak adlandırılır.
    İş Kanununda bu fesih türü yer almasa da taraflardan birinin karşı tarafa ilettiği iş sözleşmesinin karşılıklı feshine dair sözleşme yapılmasını içeren bir açıklama (icap), ardından diğer tarafın da bunu kabulü ile bozma sözleşmesi (ikale) kurulmuş olur.
    Bozma sözleşmesinde icapta, iş ilişkisi karşı tarafın uygun irade beyanı ile anlaşmak suretiyle sona erdirmeye yönelmiştir. Bu sebeple, ikale akdetmeye yönelik icap, fesih olarak değerlendirilip, feshe tahvil edilemez.
    İş ilişkisini taraflardan her birinin bozucu yenilik doğuran bir beyanla sona erdirmeleri mümkün olduğu halde, bu yola gitmeyerek karşılıklı anlaşma yoluyla sona erdirmelerinin nedenleri üzerinde de durmak gerekir. Her şeyden önce bozma sözleşmesi yapma konusunda icapta bulunanın makul bir yararının olması gerekir. İş ilişkisinin bozma anlaşması yoluyla sona erdirildiğine dair örnekler 1475 sayılı İş Kanunu ve öncesinde hemen hemen uygulamaya hiç yansımadığı halde, iş güvencesi hükümlerinin yürürlüğe girmesinin ardından özellikle 4857 sayılı İş Kanunu sonrasında giderek yaygın bir hal almıştır. Bu noktada, işveren feshinin karşılıklı anlaşma yoluyla fesih gibi gösterilmesi suretiyle iş güvencesi hükümlerinin bertaraf edilmesi şüphesi ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla irade fesadı denetimi dışında, tarafların bozma sözleşmesi yapması konusunda makul yararının olup olmadığının da irdelenmesi gerekir. Makul yarar ölçütü, bozma sözleşmesi yapma konusundaki icabın işçiden gelmesi ile işverenden gelmesi ve somut olayın özellikleri dikkate alınarak ele alınmalıdır. Dairemizin 2008 yılı kararları bu yöndedir (Yargıtay 9. H.D. 21.4.2008 gün 2007/31287 E., 2008/9600 K).
    Somut uyuşmazlıkta; ikale gereğince davacıya 15.175,63 TL kıdem tazminatı, 9.509,68 TL ihbar tazminatı, 762,50 TL kullanılmamış izin ücreti ve iki maaşlık ödemeye karşılık gelen 9.150,00-TL ek ödeme yapılmasının kararlaştırıldığı, ancak ikale teklifinin davacı işçiden geldiğinin ispatlanamadığı, davacının iş akdinin işverenden gelen teklif ile sona erdiği ve davacıya makul menfaat sağlanmadığı anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesi ile İlk Derece Mahkemesi kararlarının bozularak ortadan kaldırılmasına ve Dairemizce 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/3. maddesi uyarınca aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
    HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
    1-Bölge Adliye Mahkemesi ile İlk Derece Mahkemesi'nin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
    2- Davalı tarafından gerçekleştirilen feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının davalı nezdindeki işyerine İŞE İADESİNE,
    3- Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 4 aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
    4- Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,
    5- Alınması gereken 35,90 TL karar-ilam harcından davacının yatırdığı 29,20 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 6,70 TL karar-ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
    6- Davacının yaptığı 200,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
    7- Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre belirlenen 2.725,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
    8. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi'ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, kesin olarak 08.01.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

© 2019 - ÇALIŞMA VE TOPLUM DERGİSİ