• HÜKMÜN TASHİH VEYA TAVZİH EDİLEBİLECEĞİ HALLER

    YARGITAY
    22. HUKUK DAİRESİ
     
    Esas No.
    Karar No.
    Tarihi:
     2015/18938
    2016/25705
    22.11.2016
    İlgili Kanun / Madde

    6100 S. HMK. /304


     
       
    • HÜKMÜN TASHİH VEYA TAVZİH EDİLEBİLECEĞİ HALLER
    • TASHİH VEYA TAVZİH EDİLEN HUSUSLARIN İLGİLİ KARARA YAZILMASININ GEREKMESİ
     
    ÖZETİ   Öncelikle şu yön belirtilmelidir ki, hükmün hangi hallerde tashih veya tavzih edilebileceği ve uygulanacak usul, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 304 ve devamı maddelerinde belirtilmiştir. Söz konusu maddeler nazara alındığında, taraflar lehine veya aleyhine vekalet ücretinin hatalı belirlenmiş olması, tashih veya tavzihe konu edilebilecek bir husus değildir. Diğer taraftan, tashih veya tavzih taleplerinin kabul edilmesi halinde, tashih veya tavzih edilen hususlarla ilgili kararın, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş olan suretlerinin altına veya bunlara eklenecek ayrı bir kağıda yazılması gereklidir. Mahkemece, bu usule de uyulmadığı, yukarıdaki paragrafta detaylı açıklandığı üzere, aynı dava hakkında, hüküm fıkrası bakımından farklılık bulunan iki kararın varlığına sebebiyet verilerek, hangi kararın infaz edileceği noktasında tereddüte yol açıldığı açıktır. Belirtili şekilde hatalı uygulamayla hüküm tesis edilmesi bozma sebebidir. 
    Ayrıca, davanın, belirsiz alacak davası türünde mi, yoksa kısmi dava türünde mi açıldığı hususunda, talep sonucu açık değildir. Bu halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 119/2. maddesi gereğince, davacı tarafa bir haftalık kesin süre verilerek, dava konusu edilen her bir alacak yönünden talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunu açıklaması istenilmeli ve neticeye göre yapılacak değerlendirmeyle sonuca gidilmelidir

                   
     
         
                 
    DAVA : Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, aylık ücret, fazla mesai, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalı avukatınca duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 22.11.2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına kimse gelmedi. Karşı taraf adına vekili Avukat... geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkili işçinin kıdem tazminatı, aylık ücret, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
    Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. 
    Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Kararı taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
    Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, 12.03.2015 tarihli nihai kararla, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve akabinde gerekçeli karar yazılmıştır. Gerekçeli kararın 17.03.2015 tarihinde yazıldığı kararda belirtilmiştir. Davacı vekilinin, 17.04.2015 havale tarihli dilekçesiyle, hüküm sonucunun vekalet ücretine yönelik fıkrasının düzeltilmesini talep etmesi üzerine ise, bu kez 11.05.2015 tarihli karar yazılmıştır. 11.05.2015 yazım tarihli kararın başlığı “tavzih kararı” şeklinde belirtilmiş ise de, karar içeriğinde tavzih veya tashihe ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadığı, bir önceki gerekçeli kararın aynısının yazıldığı, sadece hüküm fıkrasının altı numaralı bendinin yeniden kaleme alınarak farklı bir miktarda vekalet ücretine hükmedildiği görülmektedir. Bu halde, ortada 17.03.2015 yazım tarihli ve 11.05.2015 yazım tarihli olmak üzere, hüküm fıkrası bakımından çelişkili iki kararın bulunduğu anlaşılmaktadır. 
    Öncelikle şu yön belirtilmelidir ki, hükmün hangi hallerde tashih veya tavzih edilebileceği ve uygulanacak usul, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 304 ve devamı maddelerinde belirtilmiştir. Söz konusu maddeler nazara alındığında, taraflar lehine veya aleyhine vekalet ücretinin hatalı belirlenmiş olması, tashih veya tavzihe konu edilebilecek bir husus değildir. Diğer taraftan, tashih veya tavzih taleplerinin kabul edilmesi halinde, tashih veya tavzih edilen hususlarla ilgili kararın, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş olan suretlerinin altına veya bunlara eklenecek ayrı bir kağıda yazılması gereklidir. Mahkemece, bu usule de uyulmadığı, yukarıdaki paragrafta detaylı açıklandığı üzere, aynı dava hakkında, hüküm fıkrası bakımından farklılık bulunan iki kararın varlığına sebebiyet verilerek, hangi kararın infaz edileceği noktasında tereddüte yol açıldığı açıktır. Belirtili şekilde hatalı uygulamayla hüküm tesis edilmesi bozma sebebidir. 
    Ayrıca, davanın, belirsiz alacak davası türünde mi, yoksa kısmi dava türünde mi açıldığı hususunda, talep sonucu açık değildir. Bu halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 119/2. maddesi gereğince, davacı tarafa bir haftalık kesin süre verilerek, dava konusu edilen her bir alacak yönünden talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunu açıklaması istenilmeli ve neticeye göre yapılacak değerlendirmeyle sonuca gidilmelidir. Bu yönde bir işlem tesis edilmeden, davaya devam edilerek karar verilmesi hatalıdır.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davacı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi. 

© 2019 - ÇALIŞMA VE TOPLUM DERGİSİ