• BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİNİN BELİRSİZ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİNE DÖNÜŞMESİ

    YARGITAY
    9. HUKUK DAİRESİ
     
    Esas No.
    Karar No.
    Tarihi:
    2004/7476
    2005/2741
    01.02.2005
    İlgili Kanun / Madde
    1475 S.İş.K/13,14,35
    818 S.BK/ 339
    6023 S.TTBK/28
     
     
    • BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİNİN BELİRSİZ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİNE DÖNÜŞMESİ
    • İŞYERİ HEKİMİNİN ÜCRETİNİN BELİRLENMESİ
    • BELİRSİZ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİYLE ÇALIŞAN İŞYERİ HEKİMİNİN ÜCRETİNDE TARİFEYLE BAĞLI OLMAMA

     
      ÖZETİ: 1.1.1999- 1.1.2000 tarihleri arasında geçerli olan  bu yazılı iş sözleşmesinin 3. maddesinde kararlaştırılan ücretin Türk Tabipler Birliğinin belirlediği ücretin altında olamayacağı belirtildiğinden, davacının ücretinin, işyerinde fiilen çalışmakta olan işçi sayısına göre ve Türk Tabipler Birliğinin belirlediği tarife dikkate alınarak ödenmesi gerekir.
    Borçlar Kanununun anılan hükmü uyarınca iş sözleşmesinin yenilenmesi en fazla bir yıl için söz konusu olabileceğinden, davacının daha sonraki çalışmaları, ilk olarak taraflar arasında düzenlenmiş olan 1.1.1998 tarihli iş sözleşmesi kapsamında değerlendirilemez. Başka bir anlatımla, 1.1.2000 tarihinden sonraki çalışmaları belirsiz süreli iş sözleşmesine dayanmakta ve daha önce uygulanan yazılı iş sözleşmesinin 3. maddesinin    bu tarihten sonra bir geçerliliği bulunmamaktadır. Böyle olunca, 1.1.2000 tarihinden sonra davacı işyeri hekimine Türk Tabipler Birliğinin belirlediği asgari ücret tarifesinin uygulanması zorunluluğundan söz edilemez.
                 

    DAVA                     :Taraflar arasındaki  kıdem, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti ile eksik ücretin ödetilmesi ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için  1.2.2005 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat A.E Ekin geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi.. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

                1.Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere gore, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
                2.Davacı işçi,i davalıya ait işyerinde işyeri hekimi olarak çalıştığını ve taraflar arasında düzenlenen yazılı iş sözleşmesinin hükmüne rağmen Türk Tabipler Birliğinin belirlediği asgari ücret tarifesinin altında ücret ödendiğini ileri sürerek, ücret farkı ile ihbar ve kıdem tazminatı farkı isteklerinde bulunmuştur. Mahkemece isteklerin kabulüne karar verilmiştir.
                Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre, taraflar arasında 1.1.1998 yılında  yazılı iş sözleşmesi imzalanmış ve  bir yıl süreli anılan sözleşmenin 3. maddesinde taraflarca tespit edilen ücretin hiç bir şekilde Türk Tabipler Birliğinin belirlediği tarifenin altında olamayacağı kurala bağlanmıştır. Sözleşmenin 10. maddesinde çalışan sayısı 422 olarak belirtilmiş ve 11. maddede ise ilk  altı ay için ücreti 152.000.000TL, ikinci  altı ay için  de 214.000.000TL net olarak belirlenmiştir. İşyerinde çalışan  422 işçi sayısına göre ilk yıl için taraflarca kararlaştırılan ücret Türk Tabipler Birliğinin tarifesi ile uyumludur.  Yargılama sırasında 1998 yılında çalışan işçi sayısının 434 olduğu ortaya çıkmış  ve bu sayıya göre  Türk Tabipler Birliği tarafından belirlenen ücret daha yüksek ise de, ilk yıl için tarafların sözleşmede belirledikleri 422 işçi sayısı ile bağlı olduklarının kabulü gerekir. Buna göre, 1998 yılı için davacı işyeri hekimine Türk Tabipler Birliğinin belirlediği tarifenin altında bir ödeme yapılmadığının kabulü gerekir.
                Taraflar arasında  1.1.1998 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli sözleşmenin dışında yazılı olarak yapılmış başka bir iş sözleşmesi bulunmamaktadır.Davacı işçi, sözleşmenin süresinin bitiminde çalışmaya devam ettiğine göre  Borçlar Kanununun 339. maddesi uyarınca iş sözleşmesinin, aynı şartlarla ve bir yıl için yenilendiğinin kabulü gerekir. 1.1.1999- 1.1.2000 tarihleri arasında geçerli olan  bu yazılı iş sözleşmesinin 3. maddesinde kararlaştırılan ücretin Türk Tabipler Birliğinin belirlediği ücretin altında olamayacağı belirtildiğinden, davacının ücretinin, işyerinde fiilen çalışmakta olan işçi sayısına göre ve Türk Tabipler Birliğinin belirlediği tarife dikkate alınarak ödenmesi gerekir. Davalı işverence 1999 yılı için davacı işyeri hekimine yapılan ücret ödemelerinin Türk Tabipler Birliğinin belirlediği ücretin altında kaldığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla aradaki farkın davacıya ödenmesi gerekir.
                Borçlar Kanununun anılan hükmü uyarınca iş sözleşmesinin yenilenmesi en fazla bir yıl için söz konusu olabileceğinden, davacının daha sonraki çalışmaları, ilk olarak taraflar arasında düzenlenmiş olan 1.1.1998 tarihli iş sözleşmesi kapsamında değerlendirilemez. Başka bir anlatımla, 1.1.2000 tarihinden sonraki çalışmaları belirsiz süreli iş sözleşmesine dayanmakta ve daha önce uygulanan yazılı iş sözleşmesinin 3. maddesinin    bu tarihten sonra bir geçerliliği bulunmamaktadır. Böyle olunca, 1.1.2000 tarihinden sonra davacı işyeri hekimine Türk Tabipler Birliğinin belirlediği asgari ücret tarifesinin uygulanması zorunluluğundan söz edilemez. Gerçekten, 6023 Sayılı Türk Tabipler Birliği Kanununun 28. maddesinde  hekim tedavi ücretlerinin belirlenmesine dair bir hüküm bulunmakta ise de, anılan kurala göre Türk Tabipler Birliğinin hasta ile hekim arasındaki ilişkide ücreti belirleme yetkisi verilmiştir.  Bu konuda  iş sözleşmesinde tarafların serbestçe belirlediği ücretin  geçerli olduğunun kabulü gerekir. Davacı işçiye 1.1.2000 tarihinden sonra yazılı olmayan belirsiz süreli iş sözleşmesi kapsamında çalışmalarından dolayı  ücretleri ödenmiş ve ihtirazi kayıt ileri sürülmemiştir. Bu durumda 1.1.2000 tarihinden sonraki dönem için Türk Tabipler Birliğinin belirlediği tarife ile ödenen ücretler arasındaki farkın talebi mümkün değildir.
                Mahkemece, davacının çalıştığı tüm süre için fark ücretleri hesaplanarak hüküm tesisi  hatalı olmuştur. Aynı şekilde  ihbar ve kıdem tazminatları işçiye fiilen ödenen ücrete göre hesaplanarak ödenmiş olmakla, bu tazminatlarla ilgili olarak fark isteklerinin de reddine karar verilmelidir. Gerekirse bilirkişiden ek rapor alınarak 1.1.1999-1.1.2000 arasında kalan dönem için davacıya ödenen ücretler ile Türk Tabipler Birliğinin belirlediği tarife arasındaki farkın hesaplanarak hüküm altına alınması gerekir.
                SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA,  davalı yararına takdir edilen 400 YTL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,  1.2.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY:Davacı ile davalı işveren arasında düzenlenen 1.1.1998 tarihli hizmet sözleşmesi ile davacı işyeri hekimliği görevini üstlenmiştir. Bu sözleşmenin 3.maddesinde taraflarca tesbit edilen ücretin hiçbir şekilde Türk Tabipler Birliğince tesbit edilen tarifenin altında olamayacağı kurala bağlanmış ve ücret bu tarifeye göre belirlenmiştir. Sözleşmede işçi sayısı 422, ödenecek aylık ücretlerde net olarak gösterilmiştir. Süresi belirli olarak yapılan sözleşmenin süresinin 1.1.2000 tarihinde bittiği ve bu tarihten sonra taraflar arasında belirsiz süreli sözleşmenin bulunduğu gerekçesiyle davacıya tarifenin altında ücret ödenebileceği kabul edilmektedir.
                İşyeri Hakemliği Hizmet Sözleşmesi başlıklı metnin incelenmesinde, iş aktinin bir yıl süreli olarak yapıldığı ancak, her yıl ocak ayı itibarıyla sözleşmenin yenileneceğinin kabul edildiği görülmektedir.
                Taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Belirli süreli iş; sözleşmesi bağıtlanması esnasında sona erme zamanının bilinebileceği işler olup belirli sürede bitecek işlerde veya belli bir durumun ortaya çıkması koşuluna bağlı işler olup, bu gibi işler için yapılan sözleşmeler belirli süreli iş sözleşmeleridir.
                İşyeri hekimi ile yapılan sözleşmede böyle bir durumun olmadığı ve hükmün belli bir işin tamamlanması koşuluyla işe alınmadığı açık olup, hekimin yaptığı iş sona erme anının bilindiği veya öngörülebildiği işlerden olmadığından taraflar arasındaki sözleşmenin belirli süreli olarak kabulüne olanak yoktur. Ancak taraflar arasındaki ilişkinin devamı için asgari bir süre kabul etmişlerdir. Bu şekilde bir süre kabul etmekle taraflar sözleşmenin sona erme tarihini belirlemişlerdir. Gerçek iradelerini belirli bir süre için feshi ihbar hakkını ortadan kaldırmak olup, bu şekildeki sözleşmelere asgari süreli iş sözleşmeleri denilmekte olup, asgari süreli iş sözleşmeleri yaptığı asgari bir süre ile güvence altında alınmış belirsiz süreli iş sözleşmelerindendir. Bu davada davacı ile davalı baştan itibaren belirsiz süreli iş sözleşmesi bağıtlamışlardır. Böyle olunca da; bozma kararında olduğu şekilde taraflar arasında hukuki ilişkinin bir bölümüne belirli, diğer bölümünü belirsiz süreli olarak kabul edip, buna göre iki ayrı ücret kabulüne olanak yoktur. Çünkü yukarıda da vurgulandığı şekilde baştan itibaren taraflar arasında belirsiz süreli iş sözleşmesi bağıtlamış olup, sözleşmenin 3.maddesinde yer alan “taraflarca tesbit edilen ücret hiçbir şekilde Türk Tabipleri Birliği tarafından belirlenen asgari ücretten aşağı olamaz..” düzenlemesi 1.1.2000 tarihinden sonra geçerliğini kaybetmiş sayılamaz. Daire bozma kararında tarifenin altında kalan ücretin hüküm altına alınması kabul edilmiş olmakla baştan itibaren niteliği belirsiz süreli olan sözleşmeye göre işveren davacıya kabul ettiği şekilde tarifedeki asgari ücreti ödemekle yükümlüdür. Sözleşmenin hükmü tüm çalışma süresi için geçerlidir. Bu nedenlerle mahkemenin ücret alacağına yönelik kararınında onanması gerektiği görüşündeyim.
     

© 2019 - ÇALIŞMA VE TOPLUM DERGİSİ