İlgili Kanun/md:
1475 S.İş.K/16/II
4857 S.İş.K/24/II
l KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI
ÖZÜ: Müşteri taksitinin alınıp üzerinde tutulduğunun aksi davacı tarafından kanıtlanamadığı ve bu iddiaya açıkça da karşı çıkılmadığı görülmekle tartışmaya neden olan bu olay sırasında “..sana yakışır mı?” şeklinde sarf edilen sözlerin hakaret ve dolayısıyla kişilik haklarına bir saldın teşkil edemeyeceği ortada iken Mahkemenin aksine düşüncelerle davacının tazminat isteklerini kabulü hatalı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2003/2102
KARAR NO: 2003/14716
TARİHİ: 18.09.2003
DAVA: Davacı, kıdem, ihbar ve manevi tazminat, ücret, vergi iadesi, yıllık izin ile fazla çalışma ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, işverenin ağır hakaretleri nedeniyle işyerini terk etmek zorunda kaldığını belirterek ihbar, kıdem ve manevi tazminatlar ile birlikte diğer mahkemece ihbar ve kıdem tazminatları ile birlikte manevi tazminata hükmedilmiş olup diğer istekler reddedilmiştir.
Davacı işverenin ağır hakaretleri nedeniyle iş akdini feshetmek zorunda kaldığını ileri sürmekte ise de, bu iddiasını kanıtlayacak hiçbir delil getirememiştir.
Davalı tanığı olarak da dinlenen işyeri ortağı Muammer Özkul beyanında; müşteri tarafından yatırılan taksiti alan davacının bu taksiti kendi üzerinde tuttuğunun anlaşılması üzerine aralarında çıkan tartışmada bu hareket sana yakışır mı şeklinde söz söylemesi üzerine davacının işyerini terk ettiğini ifade etmiştir.
Yukarıdaki anlatımlardan anlaşılacağı şekilde; davacı ile işyeri sahiplerinden birisi arasında tartışma çıktığı ve bu tartışma sonucu davacının işten ayrıldığı anlaşılmakta ise de; bu tartışma sırasında işverenin davacıya ağır hakaretlerde bulunduğu ve işverenin ileri sürdüğü müşteri taksitinin alınıp üzerinde tutulduğunun aksi davacı tarafından kanıtlanamadığı ve bu iddiaya açıkça da karşı çıkılmadığı görülmekle tartışmaya neden olan bu olay sırasında “..sana yakışır mı?” şeklinde sarf edilen sözlerin hakaret ve dolayısıyla kişilik haklarına bir saldın teşkil edemeyeceği ortada. iken. Mahkemenin aksine düşüncelerle davacının tazminat isteklerini kabulü hatalı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.9.2003 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık, işveren ortağının davacı işçiye söylediği sözlerin işçiye haklı fesih olanağı verip vermeme, kişilik hakkına saldırı teşkil edip etmemesi noktalarında toplanmaktadır.
Davacı dava dilekçesinde işyeri yetkilisi Muammer Özkul’un zaman zaman davranışlarının kaba ve sözlerinin hakaret dolu olduğundan söz ederek iş akdini İş Yasası 16/II-b’ye göre feshettiğini ileri sürmüştür.
Davalı vekili cevap dilekçesinde müvekkiline ait kambiyo ve kasa defterini ve ön muhasebenin gereği olan cari hesaplar ile stokların tutmadığını, kendisine hatırlatıldığında gereğini yapmak üzere işi kendisinin bırakarak gittiğini savunmuştur.
Şirket ortağı ve yetkilisi olduğu alınan hüviyetinde belirtilen ve 'davan tanığı olarak gösterilen Muammer Özkul, davacının muhasebe işlerini yaptığını, bir gün kendisi müşterilerden gelen taksiti almış bize vermemişti, kendisine “sana yakışır mı?” söylediğimde kendisinin gelmediğini, telefonla aranmasına rağmen işe dönmediğini ifade etmiştir. Çoğunluk görüşüyle de kabul edilen “sana yakışır mı?” sözcükleri ve bu sözcüklere dayanak olan müşterilerden gelen taksitin davacı tarafından alınıp alınmama olgusunun hukuki analizine bakarsak:
Muammer Özkul davalı şirket yetkilisi olduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Dolayısıyla adı geçen kişinin eylemlerinin feshi gerektirdiği durumlarda bu olgu işvereni bağlar.
Davalı tarafça kabul edilen "sana yakışır mı?" sözcüklerine esas olan müşterilerden gelen taksitin davacı tarafından alındığı eylemin gerçek olması durumunda bu durumun işveren tarafından İş Yasası 17/11 maddesi gereğince "ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri olduğu açıktır. İşveren açısından haklı sebep oluşturan bu eylemin gerçek olmaması durumunda aynı hakkın işçiye tanınması yine aynı yasanın 16/11 gereğidir.
Müşterilerden gelen taksitin davacı tarafından alınma iddiası maddi bir olgudur. Bu olguyu kanıtlama yükümlülüğü bunu iddia eden davalı tarafa düşer.Davacı dava dilekçesinde davalı savunmasında geçen olaya değinmemiştir. Yeni bir durumdur. İşyeri kayıtları davalı şirkette olduğuna göre davacının bu konuda delil ileri sürme yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Davalı taraf suç teşkil edecek anılan konu hakkında delil getirmemiştir. Kişisel hakka saldırı oluşturup oluşturmaması konusuna gelince:
Kişilik hakkı, kişisel değerlerin tamamı üzerinde geçerli olan ve herkese karşı ileri sürülebilen tekelci bir haktır. (ATF 41 II 553; Syboz/Gilleron C.II) Kişilik hakkının konusu kişisel değerler kavramıdır. Kişisel değerler hukuk düzenince korunan kişisel değerlerin tamamıdır. Federal Mahkemeye göre, kişisel değerler bir kişiye bireysellik kazandıran ve koruma bakımından özel duygular dahil olmak üzere bireyler arasındaki ilişki gereksinimlerinde korunmaya değer her şeyi ifade eder. (ATF 70 II 127 JT 1945 I 24; Syboz/Gilleron C.I)
Kişisel değerlerin en önemlisi onur ve saygınlıktır. Kişinin onur ve saygınlığına saldırının tazmini gerektirir.
Somut olayda gerçekliği kanıtlanmamış bir olaya dayanılarak söylenen “sana yakışır mı?” sözcüğü bireyin sahip olduğu en yüksek değerler açısından ele alınmalıdır.
Yukarıda anlatılan gerekçe ile davacının feshi haklıdır. Yine aynı gerekçe ile yerel mahkeme kararının onanması düşüncesiyle bozma gerekçesine katılamıyorum.