• FAİZ HAKKININ SAKLI TUTULMASI

    İlgili Kanun/md:
    1475 s.İşK: 14
    lFAİZ HAKKININ SAKLI TUTULMASI
    ÖZÜ: ihtarname ödeme ve ibranamenin imzalandığı 18.5.2001 tarihinden sonra 23.5.2001 günü işverene tebliğ edilmiştir...
    Böyle olunca,  asıl alacağın ödendiği sırada yada ödemeden önce faiz hakkı saklı tutulmadığından ayrıca davacı mevcut ibranameler ile faiz hakkından açıkça feragat etmiş olduğundan faiz alacağına yönelik talebinin reddine karar vermek gerekir. Mahkemece isteğin kabulü hatalı olup,  bozmayı gerektirmiştir

    T.C.
    YARGITAY
    9. HUKUK DAİRESİ

    ESAS: 2003/9583
    NO KARAR: 2003/2066
    TARİHİ: 11.12.2003

    DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı faizinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
    Yerel mahkeme,  isteği kısmen hüküm altına almıştır.
    Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,  gereği konuşulup düşünüldü:
    Davacı işçiye kıdem tazminatı iki taksitle ödenmiş olup,  davacı ilk taksidin ödendiği sırada ödenen miktara ilişkin faiz hakları konusunda feragat ettiğine dair ibranameyi ihtirazı kayıtsız imzalamış bulunmaktadır.
    İkinci taksidin ödenmesi sırasında da davacı aynı içerikteki 18.5.2001 tarihli ibranameyi 'imzalamış,  ödeme sırasında faiz hakkını saklı tuttuğuna ilişkin herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmemiştir. Davacı her ne kadar 17.5.2001 tarihli noter ihtarnamesi ile faiz isteğinde bulunmuş ise de bu ihtarname ödeme ve ibranamenin imzalandığı 18.5.2001 tarihinden sonra 23.5.2001 günü işverene tebliğ edilmiştir. Ulaşma teamim gereği kaydı itirazı son ödemeden sonra gerçekleşmiştir. Davacı ibranamelerin baskı altında imzalattırıldığını ileri sürmüş ise de iddiasını kanıtlamaya yeter delil sunmamıştır.
    Böyle olunca,  asıl alacağın ödendiği sırada yada ödemeden önce faiz hakkı saklı tutulmadığından ayrıca davacı mevcut ibranameler ile faiz hakkından açıkça feragat etmiş olduğundan faiz alacağına yönelik talebinin reddine karar vermek gerekir. Mahkemece isteğin kabulü hatalı olup,  bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,  11.12.2003 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
    Karşı Oy: Tarafların kabulünde olan dava konusu somut olayın gerçekleşme süreci şu şekilde oluşmuştur:
    Davacı işçi davalı Kooperatifler nezdinde 23.10.1979 tarihinde işe başlamış,  13.2.2001 tarihinde İş Kanununun 13 ncü maddesi uyarınca kıdem,  ihbar tazminatları ve yasal hakları ödenmek vaadiyle iş akdi fesih edilmiştir. Davacıdan 1.5.2001 ve 18.5.2001 tarihli miktar gösterilen iki ayrı ibraname alınmıştır. Anılan işçi Manisa 1. noterliğinden17.5.2001 düzenleme  23.5.2001 tebliğ tarihli ihtarnameyle alacak ve faize ilişkin ihtar çekmiştir.
    Davacı 14.6.2001 tarihli dava dilekçesiyle faiz alacağı talebinde bulunmuştur.
    Mahkemece istek kısmen kabul edilmiştir.
    Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
    Çoğunluğun bozma  kararındaki düşüncesiyle görüş farklılığımız ibranamenin niteliği ve ihtirazi kaydın işlevi noktalarında toplanmaktadır.
    İbra,  iç hukukumuzda  normatif açıdan düzenlenmemiştir. Alacağın tasfiyesini sağlayan tasarrufı bir sözleşmedir. İbra ivazlı da olsa olmasada borçluyu borçtan kurtarır. Borçlar Kanunun 68. maddesi gereği ödeme,  yapıldığı miktardan borçluyu borçtan kurtarır. İbra kural olarak emredici hukuk kuralına aykırı olarak düzenlenemez.
    Öte yandan Medeni Kanunun ikinci maddesinde düzenlenen doğruluk ve güven kuralına aykırı olarak düzenlenemez. Aksi halde hakkın kötüye kullanılması yasağı ile karşılaşır.
    Koruyuculuk bir taraftan iş hukukunun tazminat ve ücrete ilişkin hükümleri diğer yönden ise aynı konularda ahlaki yönden geçerlidir. İbra genelde bir sözleşmedir.
    Borçlar Kanunun 20.maddesine göre «Bir akdin mevzuu gayri mümkün veya gayri muhik,  yahut ahlaka (adaba) mugayit olursa o akit batıldır. Anılan Kanunun 29. maddesinde «Eğer iki taraftan biri diğer tarafın yahut üçüncü şahsın ikrahıyla bir akit yapılırsa, Kendi hakkında lüzum ifade etmez,  düzenlemesi mevcuttur.31. maddede bir senelik hak düşürücü süreye tabii kılınmıştır.
    Makbuz Borçlar Kanunun 87 maddesine göre bir borcun kısmen yada tamamen ödendiğini belirleyen bir belgedir.
    Yargıtayın bu güne kadar gelişen ve devamlılık arzeden kararlarında ibranamede miktar gösterilmiş bundan kısmi bir ödeme olduğu anlaşılıyor ise ibraya makbuz niteliği kazandırılmaktadır.
    Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun son günlerde çıkan bir kararında ".... İşverenin güçlü,  işçinin ise zayıf durumda bulunması,  davacının kısmi ödemeyi almaya ihtiyacının olması,  dolayısıyla ortada davacı yönünden müzayaka benzeri bir durumun bulunması karşısında..." (17.12.2003 gün 9-760-760) gerekçesi ile ibranameye değer verilmemiştir.
    Somut alayda; İşyerinde uygulanan Toplu İş Sözleşmesinin 71. maddesine göre ihbar ve kıdem tazminatlarının ilişiğin kesildiği tarihten itibaren 30 gün içinde ödeneceği belirtilmiştir. Anılan hüküm emredicidir.
    Davacıyı ilk ödeme 1.5.2001 diğer ödeme 18.5.2001 tarihinde yapılmıştır. İkinci ödeme için davacının ihtirazi kayıtta bulunduğu daha sonra bu belgenin iptal ettirilerek yeni bir ibraname düzenlendiği dosya içerisinde bulunan fotokopiden anlaşılmaktadır. Başka bir anlatımla ibranameler işverenin ödememe tehdidiyle alınmıştır.
    Davacı 17.5.2001 tarihinde çektiği ihtarname ile gerçek iradesini belirterek faiz isteminde bulunmuştur.
    Dört ay kıdem tazminatından yoksun kalan bir işçinin İş Kanununun 14. maddesi ve toplu iş sözleşmesi ile tanınan faiz hakkından işveren lehine ibrada bulunması yaşamın olağan akışına uygun olmadığı gibi hakkaniyete de aykırıdır.
    Sonuç olarak davaya konu olan ibranameler davacının gerçek iradesini yansıtmamaktadır. Faizi de kapsayan kısmi ifadır. İş hukukunda özellikle düzenlenen kıdem faizi için söz konusu ihtirazı kayıt ibranameleri makbuza dönüştürür. (Convertion) Yerel mahkeme kararın onanması görüşüyle çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.


     

© 2019 - ÇALIŞMA VE TOPLUM DERGİSİ