• BİRDEN FAZLA ÜLKEDE İFA EDİLEN İŞ SÖZLEŞMESİNDE TARAFLARIN HANGİ ÜLKE HUKUKUNUN UYGULANACAĞINI SEÇME HAKLARININ SINIRLI OLDUĞU

    T.C. YARGITAY 
    22. Hukuk Dairesi
    Esas No. 2016/9339 İlgili Kanun/Madde:
    Karar No. 2019/16564 4857 S. İşK/17
    Tarihi: 18.09.2019 5718 S.MÖHUK/24
     
     
    • BİRDEN FAZLA ÜLKEDE İFA EDİLEN İŞ SÖZLEŞMESİNDE TARAFLARIN HANGİ ÜLKE HUKUKUNUN UYGULANACAĞINI SEÇME HAKLARININ SINIRLI OLDUĞU
    • MUTAD İŞYERİ HUKUKUNUN ASGARİ KORUMA GETİREN HUKUK OLDUĞU
    ÖZETİ Buna göre, 5718 sayılı Kanunda iş sözleşmesi konusunda hukuk seçimi imkânı, iş sözleşmelerin niteliği

    gereği, ancak işçi lehine ve sınırlı  olarak tanınmıştır. Çünkü taraflarca hukuk seçimi uygulanacak

    hukukun işçiyi koruyan hükümlerinden daha elverişsiz hükümler içermesi halinde mümkün değildir. 

    Maddede mutad işyeri hukukunun işçiyi koruyan hükümleri asgari koruma standardı olarak kabul

    edilmekte ve hukuk seçimi yoluyla bu standardın altına inilmesi engellenmektedir. Böylece seçilen

    hukukun işçiyi koruyucu hükümlerinin mutad işyeri hukukunun işçiye sağladığı korumadan daha az

    koruma sağlaması halinde, hukuk seçimi nazara alınmayacaktır.
    Maddede mutad işyeri hukukunun işçiyi koruyan hükümleri asgari koruma standardı olarak kabul

    edilmekte ve hukuk seçimi yoluyla bu standardın altına inilmesi engellenmektedir. Böylece seçilen

    hukukun işçiyi koruyucu hükümlerinin mutad işyeri hukukunun işçiye sağladığı korumadan daha az

    koruma sağlaması halinde, hukuk seçimi nazara alınmayacaktır.

    İşçinin işini tek bir devlette yürütmediği, sürekli olarak farklı devletlerde çalıştığı ve bu nedenle mutad

    bir işyerinin bulunmadığı durumlarda, işverenin merkezinin bulunduğu yer hukuku uygulanacaktır. 

    Tarafların aralarındaki ilişkiye uygulanacak hukuk konusunda anlaşma yapmamaları veya yaptıkları

    anlaşmanın herhangi bir sebepten dolayı geçersiz olması halinde, iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili olan

    yer hukuku uygulanacaktır. 

    “Sıkı ilişki”nin tespitinde tarafların vatandaşlığı, işverenin ikametgâhı, sözleşmenin dili, ücretin ödendiği

    para, sözleşmenin yapıldığı yer, tarafların ikametgâhı gibi ölçütler dikkate alınabilir.
    Somut olayda olduğu gibi işin birden fazla ülkede ifa edilmesi durumunda, gerek Avrupa Birliği Adalet

    Divanı Kararları gerekse de doktrin görüşleriyle mutad işyeri tespiti bakımından birtakım kriterler

    geliştirilmiştir.  Buna  göre  işçinin  işini  ifa  faaliyetlerini  veya  ifa  faaliyetlerinin  çoğunluğunu

    gerçekleştirdiği yer, işçinin esas olarak işverene karşı yükümlülüklerini yerine getirdiği yer, işçinin işini

    ifa etmek üzere hangi ülkede daha çok zaman geçlirdiği, işin organize edildiği yer, işin esas kısmının ve

    ağırlıklı bölümünün mutad olarak yapıldığı yer gibi kritlerler mutad işyeri tespitinde önem taşımaktadır


     
     










     

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince

    istenilmekle,  temyiz  taleplerinin  süresinde  olduğu anlaşıldı.  Dava  dosyası  için  Tetkik  Hakimi  ...

    tarafından düzenlenen rapor  dinlendikten  sonra  dosya  incelendi,  gereği  konuşulup  düşünüldü:

    Davacı İsteminin Özeti:

    Davacı vekili, davalı şirkete ait teknede nezdinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile tekne kaptanı olarak

    görev yaptığını,  günde 14 saat  çalışmak zorunda kaldığını,  teknenin  sürekli  seyrüsferde olması

    nedeniyle müvekkilinin izin kullanamadığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından fesih hakkı kötüye

    kullanılmak suretiyle 04.03.2011 tarihinde feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile birkısım işçilik

    alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

    Davalı Cevabının Özeti: 

    Davalı vekili, davalının yabancı uyruklu bir tüzelkişilik olduğunu, Türkiye’de herhangi bir acentasının

    bulunmadığını,  davalının  Türkiye’de  mutad  meskeni  olmaması  nedeni  ile  davanın  Türkiye’de

    görülemeyeceğini, iş mahkemelerinin de görevli olmadığını ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir.

    Mahkeme Kararının Özeti: 

    Mahkemece,  toplanılan deliller  ve bilirkişi  raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar

    verilmiştir.  

    Temyiz:

    Karar süresi içerisinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. 

    Gerekçe: 

    Taraflar arasında iş sözleşmesine uygulanacak hukuk konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 

    5718  sayılı  Türk  Milletlerarası  Özel  Hukuk  ve  Usul  Hukuku  Hakkında  Kanun’’un  1.maddesinin

    1.fıkrasında hâkimin Türk kanunlar ihtilafı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku

    re’sen uygulayacağı belirtildikten sonra 4.fıkrasında uygulanacak hukuku seçme imkânı verilen hallerde

    taraflarca aksi açıkça kararlaştırılmadıkça seçilen hukukun maddi hukuk hükümlerinin uygulanacağı

    öngörülmüştür. 

    Kanunun “kamu düzenine aykırılık” başlıklı 5.maddesinde “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya

    uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz gerekli

    görülen hâllerde Türk hukuku uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. 

    İş sözleşmelerine uygulanacak hukuk hakkında Kanununun 27.maddesinde; 

    “(1) İş sözleşmeleri, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgarî

    koruma saklı kalmak kaydıyla, tarafların seçtikleri hukuka tâbidir.

    (2) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde iş sözleşmesine, işçinin işini mutad olarak

    yaptığı işyeri hukuku uygulanır. İşçinin işini geçici olarak başka bir ülkede yapması hâlinde, bu işyeri

    mutad işyeri sayılmaz.

    (3) İşçinin işini belirli bir ülkede mutad olarak yapmayıp devamlı olarak birden fazla ülkede yapması

    hâlinde iş sözleşmesi, işverenin esas işyerinin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir.

    (4) Ancak hâlin bütün şartlarına göre iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde

    sözleşmeye ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri yerine bu hukuk uygulanabilir” kuralı öngörülmüştür. 

    Buna göre, 5718 sayılı Kanunda iş sözleşmesi konusunda hukuk seçimi imkânı, iş sözleşmelerin niteliği

    gereği, ancak işçi lehine ve sınırlı  olarak tanınmıştır. Çünkü taraflarca hukuk seçimi uygulanacak

    hukukun işçiyi koruyan hükümlerinden daha elverişsiz hükümler içermesi halinde mümkün değildir. 

    Maddede mutad işyeri hukukunun işçiyi koruyan hükümleri asgari koruma standardı olarak kabul

    edilmekte ve hukuk seçimi yoluyla bu standardın altına inilmesi engellenmektedir. Böylece seçilen

    hukukun işçiyi koruyucu hükümlerinin mutad işyeri hukukunun işçiye sağladığı korumadan daha az

    koruma sağlaması halinde, hukuk seçimi nazara alınmayacaktır.

    İşçinin işini tek bir devlette yürütmediği, sürekli olarak farklı devletlerde çalıştığı ve bu nedenle mutad

    bir işyerinin bulunmadığı durumlarda, işverenin merkezinin bulunduğu yer hukuku uygulanacaktır. 

    Tarafların aralarındaki ilişkiye uygulanacak hukuk konusunda anlaşma yapmamaları veya yaptıkları

    anlaşmanın herhangi bir sebepten dolayı geçersiz olması halinde, iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili olan

    yer hukuku uygulanacaktır. 

    “Sıkı ilişki”nin tespitinde tarafların vatandaşlığı, işverenin ikametgâhı, sözleşmenin dili, ücretin ödendiği

    para, sözleşmenin yapıldığı yer, tarafların ikametgâhı gibi ölçütler dikkate alınabilir.

    Yurt dışında hizmet alanında faaliyet yürütmek için bulunduğu ülke mevzuatına göre işyeri açan ve

    işveren olan Türk vatandaşlarının,  bu işyerinde çalışmak üzere Türkiye’den çalışmak üzere Türk

    vatandaşı gerçek kişileri işçi sıfatı ile götürdükleri ve bunun genelde Türkiye İş Kurumu vasıtası ile

    yapıldığı bilinmektedir. Ancak çoğu zaman Türk vatandaşı işçiler Türkiye bağlantılı şirketler vasıtası ile

    kurum kayıtları yerine getirilmeden turist vizesi ile çalıştırmak üzere götürülmekte ve yurt dışındaki

    ülke mevzuatı ile kurulan şirket işçisi olarak çalıştırılmaktadır. İş hukukunun emredicilik yönü ve işçinin

    korunması ilkesi  uyarınca yabancılık unsuru taşıyan bu tür uyuşmazlıklarda açıklandığı  gibi  Türk

    vatandaşı olan işçinin kamu düzeni de dikkate alınarak yurt dışına gönderilmesinde gönderen kişi yada

    şirketin yurt dışındaki yabancı şirket ile organik bağı delillendirildiğinde Türk İş Hukuku uygulanmakta

    ve  organik  bağ  içinde  olan  Türkiye’de  kişi  veya  kişiler  işçinin  işvereni  kabul  edilerek  sorumlu

    tutulmaktadır.  

    Somut olayda, davacının Yunanistan bayraklı turistik amaçlarla kullanılan yabancı gemide, kaptan

    olarak çalıştığı hususunda ihtiaf yoktur. Dosya kapsamına göre de, yabancı uyruklu şirketin Türkiye’de

    şubesi yahut acentesinin bulunmadığı, işin bir kısmının yabancı ülkede ifade edildiği anlaşılmaktadır.

    Buna göre taraflar arasındaki hukuki ilişkide yabancılık unsurunun bulunduğu hususu tartışmasızdır. 

    Dosyada yer alan ve tercümesi yaptırılmış “Kesin Süreli İş Akdi” başlıklı orijinali yabancı dilde olan ve

    Yunanistan Hanya’da düzenlendiği anlaşılan 02.04.2011 tarihli sözleşmenin 4. maddesi, “Taraflardan

    her  biri,  iş  bu  akdin  süresinden önce  feshini  ancak  M.K.’nun  672.  maddesinde  yer  alan  önemli

    hususların vukuunda isteyebilirler ve ancak bu durumda akit süresinden önce feshedilir” hükümünü

    haizdir.  Bu  maddeye  göre,  taraflar  akdin  feshinde  Medenî  Kanunun  672.  maddesine  yollama

    yapmışlardır. Yollama yapılan kanun, Yunan Medenî Kanunudur. Çünkü Türk Medenî Kanunun 672.

    Maddesi  Miras  Hukukuna  ilişkin  iken,  Yunan  Medenî  Kanunun  672.  maddesi  iş  akdinin  feshini

    düzenlemektedir1 ve “Taraflardan her birisi haklı sebepler ile önceden herhangi bir önel vermeksizin

    sözleşmeyi her zaman feshetme hakkını haizdir. İşbu hak sözleşme ile de bertaraf edilemez.” hükmüne

    yer vermektedir. Bu durumda taraflar, sözleşmenin feshinde Yunan Medenî Kanununa göndermede

    bulunmuşlardır. Öncelikli mesele tarafların bu şekilde göndermede bulunmasının taraflar arasında bir

    hukuk seçimi anlamına gelip gelmediğini değerlendirmektir. Bu değerlendirme yapılırken, MÖHUK 24.

    maddenin göz önünde bulundurulması gerekir. Bahse konu düzenleme “Sözleşmeden doğan borç

    ilişkilerinde uygulanacak hukuk” başlıklı  olup,

    “MADDE 24 – (1) Sözleşmeden doğan borç ilişkileri tarafların açık olarak seçtikleri hukuka tâbidir.

    Sözleşme hükümlerinden veya hâlin şartlarından tereddüde yer vermeyecek biçimde anlaşılabilen

    hukuk seçimi de geçerlidir. (2) Taraflar, seçilen hukukun sözleşmenin tamamına veya bir kısmına

    uygulanacağını kararlaştırabilirler. (3) Hukuk seçimi taraflarca her zaman yapılabilir veya değiştirilebilir.

    Sözleşmenin kurulmasından sonraki hukuk seçimi, üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak kaydıyla, geriye

    etkili olarak geçerlidir. (4) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde sözleşmeden doğan

    ilişkiye, o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuk uygulanır. Bu hukuk, karakteristik edim borçlusunun,

    sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutad meskeni hukuku, ticarî veya meslekî faaliyetler gereği kurulan

    sözleşmelerde karakteristik edim borçlusunun işyeri,  bulunmadığı takdirde yerleşim yeri  hukuku,

    karakteristik edim borçlusunun birden çok işyeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde

    bulunan işyeri hukuku olarak kabul edilir. Ancak hâlin bütün şartlarına göre sözleşmeyle daha sıkı ilişkili

    bir hukukun bulunması hâlinde sözleşme, bu hukuka tâbi olur.” düzenlemesini içermektedir. Taraflar

    arasındaki  iş  sözleşmesinin  bahse  konu 4.  maddesinin  içeriği  ve  yukarıdaki  24.  madde dikkate

    alındığında, tarafların yalnızca sözleşmenin feshi bakımından Yunan Medeni Kanununun uygulanmasını

    amaçlamış oldukları, aralarında uygulanacak hukuku tereddüde yer vermeyecek şekilde kararlaştırmış

    olduklarından söz edilemeyeceği; nitekim davalı vekilinin temyiz itirazlarında da iş sözleşmesinde

    uygulanacak  hukuk  seçimi  yapılmadığının  ifade  edildiği  gözetildiğinde  taraflar  arasındaki  iş

    sözleşmesine, 5718 sayılı  Kanunun 27/2. maddesine göre işçinin işini mutad olarak yaptığı işyeri

    hukukunun uygulanacağını kabul etmek gerekir.

    Somut olayda olduğu gibi işin birden fazla ülkede ifa edilmesi durumunda, gerek Avrupa Birliği Adalet

    Divanı Kararları gerekse de doktrin görüşleriyle mutad işyeri tespiti bakımından birtakım kriterler

    geliştirilmiştir.  Buna  göre  işçinin  işini  ifa  faaliyetlerini  veya  ifa  faaliyetlerinin  çoğunluğunu

    gerçekleştirdiği yer, işçinin esas olarak işverene karşı yükümlülüklerini yerine getirdiği yer, işçinin işini

    ifa etmek üzere hangi ülkede daha çok zaman geçlirdiği, işin organize edildiği yer, işin esas kısmının ve

    ağırlıklı bölümünün mutad olarak yapıldığı yer gibi kritlerler mutad işyeri tespitinde önem taşımaktadır

    (ŞANLI, Cemal / ESEN, Emre / ATAMAN-FİGANMEŞE, İnci, Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul 2018,

    s.292; EKŞİ, Nuray, “Yabancılık Unsuru Taşıyan İş Sözleşmelerine Uygulanacak Hukuk”, Prof. Dr.

    Kenan TUNÇOMAĞ’a Armağan, İstanbul 1997, s. 116-148. ).

    Dosya  kapsamına  göre,  gemi  yabancı  bayraklı  gemi  mahiyetinde  olup  taraflar  arasındaki  iş

    sözleşmesinde, kış mevsiminde yatın ... Marina’da bağlı olacağı belirtilmiş olup; dinlenilen davacı tanık

    beyanlarına  göre  de,  kışın  yatın  ...  Marinaya çekilerek  bakım ve onarımının  yapıldığı,  yazın  ise

    seyrüseferde olduğu anlaşılmakta ise de kış sezonu olarak tabir edilen sürenin ne kadar olduğu ve yatın

    yazın nerede çoğunlukla bulunduğu hususunda açıklık yoktur. Davacı tarafından da dava dilekçesinin

    ekine ... Yat Marin Turizm San. ve Tic. A.Ş. ile davacı arasında farklı tarihlerde imzalanmış konaklama

    ruhsatına ilişkin sözleşmelerin sunulduğu, sözleşmelerin yabancı dilde olduğu; ayrıca yabancı dilde

    imzalanmış yat kiralama sözleşmelerinin de dosyada olduğu, ancak yata ait seferlerin yönetildiği yer

    konusunun netliğe kavuşturulmadığı da görülmektedir. Nitekim Türk Ticaret Kanunu 946. maddeye

    göre, “Bir geminin bağlama limanı o gemiye ait seferlerin yönetildiği yerdir” düzenlenmesini içermekte

    olup; bağlama limanının tespiti de mutad işyerinin tespiti bakımından önemlidir. Yatın faaliyetleri

    sırasında seferlerinin nereden organize edildiği, taşıma işinin gerçekleştiği, seyrüsefer sırasında yatın

    devamlı döndüğü bir limanın olup olmadığı, yatın yolcularını hangi ülkeden aldığı ve tekrar hangi

    limanda yolcularını indirdiği gibi hususların da mahkemece netliğe kavuşturulmadığı görülmektedir.

    Bunun yanı sıra davacının sosyal güvenlik primlerinin ve vergilerinin ödendiği ülke de mutad işyeri

    tespitinde dikkate alınabilecek olup; dosyada yalnızca davacının gerek ... şubesi gerekse de Yapıkredi

    Bankası ...  şubesinde banka hesaplarının bulunduğu, ödenen paraların ise Euro cinsinden olduğu

    anlaşılmaktadır. Buna göre, yukarıdaki açıklamalar dikkate alınmak ve yeniden taraflar dinlenmek

    suretiyle, elde edilecek deliller ve tüm dosya kapsamına göre “işçinin işini mutad olarak yaptığı yer”

    yahut “iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili bir hukuk”un mevcut olup olmadığı araştırılmalı, sonucuna göre

    5718  sayılı  Kanunun  27.  maddesi  göz  önünde  bulundurulmak  suretiyle  taraflar  arasındaki  iş

    sözleşmesine uygulanacak hukukun tespit edilmesi gerekirken eksik değerlendirme ile yazılı şekilde

    karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 

    SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair

    yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye

    iadesine, 18.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
     

© 2019 - ÇALIŞMA VE TOPLUM DERGİSİ