• İŞE İADE KAPSAMINDAKİ İŞÇİ AÇISINDAN TİS İLE GETİRİLEN İŞ GÜVENCESİ TAZMİNA-TININ ÖNEMİNİN KALMAMASI

    İlgili Kanun / Madde
    4857 S.İşK/18-21

    T.C
    YARGITAY
    9. HUKUK DAİRESİ

    Esas No: 2006/13504
    Karar No: 2006/18949
    Tarihi:       27.06.2006               

    l İŞE İADE KAPSAMINDAKİ İŞÇİ AÇISINDAN TİS İLE GETİRİLEN İŞ GÜVENCESİ TAZMİNA-TININ ÖNEMİNİN KALMAMASI
    l VİZELİ OLARAK ÇALIŞAN İŞÇİNİN ÇALIŞTIĞI SÜRELERİN SSK KAYITLARININ AKSİNİN YAZILI DELİL YA DA BORDRO TANIKLARIYLA KANITLANMASININ GEREKMESİ

    ÖZETİ: Dosya içeriğine göre, davacı 4857 sayılı yasa ile getirilen iş güvencesi kapsamında kalmaktadır. 4857 sayılı yasanın belirtilen düzenlemesi karşısında, daha önce imzalanan TİS hükmündeki cezai şart niteliğindeki istek konusu tazminatın, iş güvencesi kapsamına giren davacı açısından, önemi kalmamıştır. Feshin geçersizliği ve işe iade istemi süresinde ileri sürülmediği ve istenmediği takdirde, fesih geçerli hale gelecektir. Bu durumda geçersizlik şartlarına bağlı olan tazminat istenemeyecektir. Davacı işçinin işe iade davası açmamış olması bu konuda sonuca etkili değildir. Önemli olan işçinin iş güvencesi kapsamında yer almasıdır. Anılan tazminatın reddi yerine, kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
    Davacı işçi davalı belediye işyerinde vizeye tabi işçi olarak çalışmıştır. Vize bitimlerinde iş akdi askıya alınmış, bu dönemlerde davacı işçi kesintisiz çalıştığını yöntemince kanıtlayamamıştır. Bu konuda soyut nitelikte tanık beyanları ile sonuca gidilmesi doğru olmaz. Davalı işveren kamu kurumu niteliğindedir. Sosyal Sigortalar Kurumu kayıtlarında geçen süre dışında işçinin çalışmasının, yazılı delil yada bu dönemde çalışan bordrolu işçilerin tarihleri açıklayan kesin anlatımları ile kanıtlanması gerekir. Somut olayda davalı tanıklarının beyanları yeterli görülmemiştir. Bu nedenle Sosyal Sigortalar Kurumu kayıtlarına itibar edilerek davaya konu istekler yönünden hesaplama yapılmalıdır. Kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.

    DAVA: Taraflar arasındaki  kıdem, ihbar, izin, ilave tediye ve toplu iş sözleşmesinden doğan bazı haklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 27.6.2006 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat D.S. geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    1. Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2. Davacı işçi dava dilekçesinde kötü niyet tazminatı isteğinde bulunmuş, bilirkişi raporunda ihbar tazminatının 3 katı tutarında kötü niyet tazminatı hesaplanmıştır. Davacı işçi cevaba cevap dilekçesinde bu konuda isteklerinin toplu iş sözleşmesinin 33. maddesine dayandığını açıklamış ve bahsi geçen hükümde haksız ve keyfî çıkarmalarda kıdem tazminatı tavanı tutarının 10 katı olarak öngörülen cezai şartın işverence ödenmesi gerektiğini belirterek söz konusu cezai şartı talep ettiklerini bildirmiştir.
    Mahkemece, bilirkişi raporunda hesaplanan kötü niyet tazminatının Borçlar Kanununun 161/ son maddesine göre indirime tabi tutulmuş ve istek doğrultusunda karar verilmiştir.
    Hükme dayanak yapılan Toplu İş Sözleşmesi 4857 sayılı İş Kanunu yürürlüğe girmeden imzalanmıştır. Toplu iş sözleşmesinin 33. maddesinde, "İşyerinde çalışmakta olan işçiler 1475 sayılı İş Yasasının 17/2. maddesi saklı kalmak üzere hiçbir şekilde işten çıkarılamaz. 1475 sayılı yasanın 17/2. maddesi dışında keyfi ve haksız bir sebeple işten çıkarmalarda, işten çıkarılan işçiye hak ettiği ihbar ve kıdem tazminatı tavan tutarının 10 katı tutarında iş güvencesi tazminatı işverence ödenir" hükmü, cezai şart tazminatı olarak düzenlenmiştir. 4857 sayılı yasa ile ülkemizde iş güvencesi hükümleri ve özellikle feshin geçersizliğini isteme hakkı getirilmiş ve yasanın 17 ve 21. maddelerinde iş güvencesi kapsamında kalan işçinin bir aylık süre içinde dava açmadığı takdirde kötü niyet tazminatı isteyemeyeceği, feshin geçerli hale geleceği hususları açıkça belirtilmiştir. Buna paralel olarak 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31/6 maddesinde de iş güvencesi kapsamında kalan işçinin sendikal tazminat isteyemeyeceği kuralına yer verilmiştir.
    Dosya içeriğine göre, davacı 4857 sayılı yasa ile getirilen iş güvencesi kapsamında kalmaktadır. 4857 sayılı yasanın belirtilen düzenlemesi karşısında, daha önce imzalanan TİS hükmündeki cezai şart niteliğindeki istek konusu tazminatın, iş güvencesi kapsamına giren davacı açısından, önemi kalmamıştır. Feshin geçersizliği ve işe iade istemi süresinde ileri sürülmediği ve istenmediği takdirde, fesih geçerli hale gelecektir. Bu durumda geçersizlik şartlarına bağlı olan tazminat istenemeyecektir. Davacı işçinin işe iade davası açmamış olması bu konuda sonuca etkili değildir. Önemli olan işçinin iş güvencesi kapsamında yer almasıdır. Anılan tazminatın reddi yerine, kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
    3. Davacı işçinin işyerinde çalıştığı süreler uyuşmazlık konusudur. Davalı işveren vizeye tabi işçilerin belli dönemlerle iş sözleşmelerinin askıya alındığını savunmuş ve Sosyal Sigortalar Kurumu kayıtlarında geçen sürelerle çalışma olduğunu açıklamıştır. Davacı işçi ise kağıt üzerinde gerçekleştirilen askı işlemlerine rağmen kesintisiz çalıştığını ileri sürmüştür. Mahkemece davacının sürekli çalıştığı kabul edilerek istekler yönünden hüküm kurulmuştur.
    Davacı işçi davalı belediye işyerinde vizeye tabi işçi olarak çalışmıştır. Vize bitimlerinde iş akdi askıya alınmış, bu dönemlerde davacı işçi kesintisiz çalıştığını yöntemince kanıtlayamamıştır. Bu konuda soyut nitelikte tanık beyanları ile sonuca gidilmesi doğru olmaz. Davalı işveren kamu kurumu niteliğindedir. Sosyal Sigortalar Kurumu kayıtlarında geçen süre dışında işçinin çalışmasının, yazılı delil yada bu dönemde çalışan bordrolu işçilerin tarihleri açıklayan kesin anlatımları ile kanıtlanması gerekir. Somut olayda davalı tanıklarının beyanları yeterli görülmemiştir. Bu nedenle Sosyal Sigortalar Kurumu kayıtlarına itibar edilerek davaya konu istekler yönünden hesaplama yapılmalıdır. Kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 450 YTL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.6.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.


     

© 2019 - ÇALIŞMA VE TOPLUM DERGİSİ